Bilgi
Taksonomi Nedir?
Taksonominin Anlamı
Dünya üzerindeki tüm canlıların sınıflandırılma işlemine ”taksonomi” adı veriyoruz. Taksonomi, kelime kökeni olarak Yunanca’daki ”taksis” ve ”nomos” (birleşimleri düzen yasası demektir) kelimelerinden türetilmiştir.
Taksonominin Tarihçesi
İlkçağlardan günümüze kadar insanoğlu, keşfettiği bütün canlı türlerini bilgileri doğrultusunda gruplandırmaya çalışmıştır. Sınıflandırma teorisini genel olarak ortaya çıkartan isim ise Aristoteles’tir. Milattan önceki dönemlerde sayısı 500’e yakın olan hayvanları tanımlamıştır. Bu tanımlamayı yaparken hayvanları kırmızı kanlıklar ve kırmızı kansızlar olarak iki gruba ayırma yoluna gitmiştir. Kırmızı kanlı grubun içinde memeliler, sürüngenler, balıklar ve kuşlar bulunurken kırmızı kansız grubunun içinde yumuşak ve sert kabuklular yer almaktadır. Aristoteles bu sınıflandırmayı ortaya attıktan sonraki yaklaşık 2000 yıllık bir dönemde bilim dünyasında bu kurallar kullanılmaya devam edilmiştir. O dönemlerde İslam dünyasında bilimin patlama noktası olan yüzyıllar genelinde sürekli hayvanlar araştırılmış, özellikleri anlatılmış ve hayvanlar hakkında kitaplar dahi yazılmıştır. Rönesans dönemi geldiğinde Aldrovandi bu konuyla alakalı çalışmalar yaparak bitkiler, hayvanlar ve mineralleri alfabetik bir sırayla dizmiştir. Bu dizilişte Aristoteles’in ortaya attığı düşüncelerin izinden gitmiştir.1600-1700’lü yıllara gelindiğinde John Ray, sınıflandırma yapılırken değişmeyen tek şeyin ”tür” olduğunu söylemiştir. ”Historia Plantarum” adında bir eser yazarak bu savunduğu görüşünden o kitabında bahsetmiştir. 4 ayaklı hayvanlar, bitkiler, kuşlar, böcekler, yılanlar gibi hayvanları alfabetik olarak sıralayarak anlatmıştır. Bu sıralamayı da canlıların kendilerine ait özelliklerinin tümünü baz alarak yapmıştır. Böcekler alanında yaptığı çalışmalarla alanında öncü olmuştur.
1700’lerin sonunda Carolus Linnaeus, canlı türlerinin kendilerince özel olarak yaratıldıklarını, zamana bağlı olarak değişim göstermeyeceklerini söylemiştir. Her türün tip olarak bir tanımı olduğunu, bu tip yapılarına uymayanların ayrı bir grup olarak ortaklaşa adlandırılması gerektiğini söylemiştir. Bu gruba da ”varietus” adını vermiştir. ”Species Plantarum” adlı bir eser yazarak 8000 çeşit bitki türünün ilk kez ikili isim şeklinde bir ad almasını sağlamıştır. Mantık olarak ilk önce canlının kendi ismi, ikinci olarak türünün ismini alması esasına dayanan bu fikir; halk arasında son derece pratik bir yöntem olarak kabul edilmiş ve o günden sonra giderek yaygınlaşarak kabul edilmiştir. 1800’lerin ortalarında Jean Baptiste Lamarck bir teori ortaya atarak; hayvanların ve bitkilerin örneklerinin bilgi sahibi olan uzmanlar tarafından incelenerek sınıflandırılması gerektiğini söylemiştir. Kendisi omurgasız hayvanların gövdesel yapılarını ve organlarını inceleyip tarihte ilk kez müze koleksiyoncusu tabirini ortaya çıkartan kişi olma özelliğini yakalamıştır. Ve yine 1700’lerden 1800’lerin ortalarına kadar çalışmalarını devam ettiren Georges Cuvier, karşılaştırmalı olarak yapılan anatomi ve paleontoloji (Fosil Bilim) bilimlerini temel olarak ortaya çıkartan kişi olmuştur. Hayvanların vücudunda yer alan her türlü organın birbiriyle bağlantılı olduğunu ve her birinin ayrı ayrı da kendine ait özel görevleri olduğunu savunmuştur. Bu incelediği yapıların da çevre faktörleri sonucu ortaya çıktığını ve türlerin yaratılış özelliklerini zaman içinde değişmemiş olduğunu söylemiştir. Kendi adına bir eser yazıp hayvanların hepsini 4 farklı anatomik gruba ayırarak anlatmıştır. 1882’de Charles Darwin yeni bir evrim teorisi ortaya artmış, bunun adına ”doğal seleksiyon” demiştir. Doğadaki canlı türlerinin sabit olamayacağını, doğal canlı gruplarının olduğu, türleri kendi arasında ayırırken varyasyondan ya da adaptasyon sürecinden sonra mutasyon geçiren canlıların da göz önünde bulundurulması gerektiği gerçeğini öne sürmüştür. Son olarak Ernst Mayr ise modern evrim teorisinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Bu fikrin içeriğine bakıldığında genler, gen değişimi, genlerin yeniden düzenlenmesi, kromozom yapıları ve üremenin toplum arasında sınırlandırılması gerektiği gibi anlayışlar göze çarpmaktadır.
Taksonominin Amacı Nedir?
Taksonomi biliminde, hangi organizma hakkında olursa olsun; yapılan gözlemler toplanarak bir bilgi akışına dönüştürülüp bu bilgiler uluslararası düzeyde insanlık için pratik ve kullanışlı bir sistem oluşturulmak zorundadır.
Taksonomi biliminde birbirinden farklı türde ve tipteki organizmalar ayırt edilmelidir.
Taksonomi biliminde az önce söylediğimiz ayırt etme kısmı için geçerli kriterler ortaya çıkarılmalıdır.
Taksonomi biliminde elde edilen bilgiler daha genel bilgilerin içerisine yedirilecek mantıkta ve işleyişte olarak o şekilde anlatılmalıdır.
Taksonominin İçeriği Nedir?
Taksonomi, bir bilim dalı olarak farklı farklı alanlarda kendisine çalışma alanı yaratmıştır. Bu çalışma alanları da 3 farklı dala ayrılmış ve isimlerine Alfa, Beta ve Gamma adı verilmiştir. Alfa taksonomide tür ve cins kategorisi içerisinde kalan canlıların tanımlanması ve belirlenmiş türler içerisindeki çalışmalar yapılır. Bu 3 grup içerisindeki en önemli grup Alfa grubudur. Çünkü Alfa taksonomisinde hangi canlının hangi grupta yer alacağına karar verilme aşaması yaşanır. Şuanda dünya üzerindeki bütün canlıların ait oldukları taksonlar alfa taksonomisi sayesinde belirlenmiş, her geçen gün keşfedilen yeni türler için de alfa taksonomisinden yararlanılmaktadır. Böylece Beta ve Gamma taksonomileri de Alfa’nın arkasından ona bağlantılı şekilde gelmektedir. Beta taksonomisinde türler ve bu türlerin akrabalık durumları incelenir. Gamma taksonomide ise Alfa’da ve Beta’da tanımlanmış grupların ne şekilde türleştiğini araştırılır.
Taksonominin Uygulandığı Alanlar
Günümüzde, bir çok alanda taksonomi biliminden faydalanılmaktadır. Bu faydanın sağlandığı alanlardan bir kaçı ise şu şekilde;
1)Koruma Çalışmaları : Canlı türlerinin yaşama şartlarının ve yaşama alanlarının koruma altına alınabilmesi için taksonomi biliminden yararlanılır. Taksonomi sayesinde herhangi bir türe korumak amacıyla yardımcı olmak istediğinde taksonomik olarak ne yapmamız gerektiğini öğrenmemiz yeterli olacaktır. Bilim dünyasında bu durum bilim adamlarının işini çok kolaylaştırmaktadır. Örneğin; kaplumbağalara hayatta kalma sürecinde yardım etmek istenirken sadece yuva yerlerini korumak değil doğru zamanda yumurtlamaları için şartlarının ne olması gerektiği, hangi alanlarda yaşamlarını daha rahat sürdürebilecekleri, hangi şartlarda daha rahat yuva kurabilecekleri gibi bir çok konunun bilinmesi gerekir. Bu da taksonomi sayesinde mümkün olmaktadır.
2)Tarım : Bitki türlerinin geliştirilmesinde, yetiştirme sürecinde ihtiyacı olan koşulların belirlenmesinde ve hangi alanlarda kullanılabilir olduğunun belirlenmesinde taksonomi biliminden yardım alınır.
3)Tıp : İnsan, hayvan ve bitki sağlığının araştırılması, bu 3 türün sağlık durumlarını daha da pozitifleştirmek adına yapılması gerekenler, hastalıklara neden olan organizmaların belirlenmesi ve üstesinden gelebilmek için alınması gereken önlemler taksonomi bilimine danışılarak elde edilen bilgiler sayesinde öğrenilir.
4)Jeoloji(Yer bilimi) : Jeolojik olarak yapılan araştırmalarda ve fosillerin teşhis edilmesinde taksonomi biliminden yararlanılır.