Bilgi
Lynyrd Skynyrd Kimdir?
Bugün Kurban Bayramı. Herkes kafasına göre alemlerde… ya da başkalarının kafasına göre… Malum, popülizm denen dostlar alış-verişte görsüncülüğü pek tatlı bulan ciddi bir kalabalık var. Şanslı olanlar kendi planlarını yapıp her değere ve kendi isteklerine göre vakit geçirebiliyor. Ama şans herkese gülmez. Böyle vakitlerde, hali vakti benden iyi olanlara bakıp moralimi bozmamak için, bildiğim meşhur şanssızların hikâyelerini okur, kendi zavallılığımın şansının keyfine varırım. Alkolle aram olmamasına rağmen elindeki tek varlığı olan köpek öldüreni dünyanın şerefine kaldıran evsizin alaycılığını yaparmışım gibi hissederim. Pek hoştur bu empati.
Dün evde hanıma, gitarıma işkence yaparken, dünyanın belki de en şanssız müzik grubunun hikâyesini anlattım. Sonlara doğru eşimden “yeteerr” diye fırça yediysem de bunu okumak size şükrettirecek.
Efendim bahse konu grup efsanevi Lynyrd Skynyrd. Adamlar bir lise grubuyken southern rock&county dedikleri, Amerika’nın güney eyaletlerinin sounduna yakın tınılarda yaptıkları şarkılarla efsane olan babalardan/dedelerden müteşekkilen 1964-68 arasında kuruluşunu tamamlar. Ancak asıl ünleri 1970’te patlar. Florida Jacksonville kökenli grup üyeleri 3 gitar, bir vokal, 3 back/back-up vokal, bir davul, bir bas ve zaman zaman bir zaman zamansa iki klavyeciden oluşan kalabalık grubun esasen ana üyesi 7 kişidir. Her şarkılarındaki tipik ve hissedilir 3’lü gitar atakları dünya rock tarihinde bu seviye açısından bildiğim kadarıyla bir ilktir. Metal veya hard rock sounduna kaçmadan hem de…
Hikâyenin şanslı tarafları buraya kadar. Amcaların şanı yürüdüğü sıralarda ki, o sıralarda Amerika’da yüzbinlerin katıldığı festivallerde, konserlerde delicesine çalmışlardır, altıncı albümlerinin çıkışına müteakip üçüncü günde yani 20 Ekim 1977’de Carolina’dan Minnesotta’ya giderken içinde bulundukları uçak düşer. Grubun solisti ve şarkı yazarlarından Ronnie Van Zant ile gitarist Steve Gaines ve ablası back-up vokalist Cassie Gaines bu kazada Hakk’ın rahmeti şerefine çalmaya giderler. Hani Müslüman olsalar Hakk’ın rahmetine kavuşurlar yazacaktım, belli mi olur… Onların cennete gittiği varsayımının verdiği umutla solist Ronnie’nin kendisine tıpa tıp benzeyen kardeşi Jhonny vokali devralır. Zaten şarkıların yazımında o da varmış. Grup yabancıya gitmemiş. Daha evvelden kendileriyle çalan, fakat başka gruplarda gezen arkadaşlarıyla gitarist kadrolarını doldururlar. Hemen ardından, 1979’da, yeni gitaristlerden biri karaciğer rahatsızlığı geçirir. Bir gün turne dönüşü arkadaşlarını ziyaret etmek için gittiği bir kasabanın otel odasında tek başınayken krize girer ve oracıkta o da uçak kazasında yitip giden arkadaşlarına katılır. 1980’de davulcuları alkollü araç kullanırken trafik kazası geçirir, kız arkadaşı ölür ki ona o sıra sırılsıklam âşık olduğu söylenir, kendisi ise felç olur. Yani belden aşağı kısmı… Klavyecileri de boş geçmemiş. O da 1983’te yine bir trafik kazasında iki kızını kaybedip bunalıma girer. Grup 1979’dan sonra 1991’e dek stüdyo albüm yapamayacak, geride kalanlar solo işlerle vakit dolduracaktır.
Grubun 9 üyesi 2006 yılında Rock’n Roll Hall of Fame’e kabul edilmiştir. Hatta orijinal solist Ronnie varken bu isimler arasında, şimdiki vokal Jhonny yoktur. Halbuki bence Jhonny bu kadroyu bir arada tutmasıyla bile 10. Kişi olmayı haketmiştir. Bundan evvelse solist Jhonny Van Zent, yaklaşık 5 yıl gırtlak kanseriyle mücadele etmiş, yaklaşık bir yıl şarkı söyleyememiş, yerine meşhur Kid Rock vekâlet etmiştir. Gırtlak kanserini yenen Jhonny hala hayattadır. Allah uzun ömürler versin. Öbür dünyaya gittiğimizde de bizlere ondan, güzel şarkılar dinlemeyi nasip etsin, ne diyelim başka! Bu adamların başka bir özelliği ise efsane dayı Neil Young’la zaman zaman sidik yarışına girmeleridir. Mesela Sweet Home Alabama şarkılarını, kuzeydeki konserlerini, 1976 İngiltere turnelerini sırf bu yüzden yapmışlardır. Ama Neil Dayı o günlerden bahsederken beste paslaşmalarının falan olduğunu, yakın arkadaşlıklarını, vefat edenlerin yasını tuttuklarını falan anlatır. Neil Young bu, şakaya gelmez.
Efsane 2003 konserlerini Alabama’da yapmışlardır. Free Bird şarkıları Hall of Fame’in klişesidir. Simple Man’de aşıladıkları duygu eşsizdir; bir annenin oğluna nasihatleri anca bu kadar duygulu anlatılır.
Tüm bunlara rağmen şanssızlıkları bitmemiştir. Bu grubun çok iyi olmasına rağmen Amerika dışında pek bir etkisi olmamıştır. Soundlarının bundaki etkisi bir yana, plak şirketlerinden devamlı kazık yemiş, bir tanesininse sahibi ölünce iflas etmiş, diğerleriyse yurtdışına albüm satışları ve reklam-tanıtımda çok zayıf kalmışlardır. Zaten zavallılar ha bire vefat edince nasıl tanıtsınlar kendilerini? Şahsen hiç sevmediğim müzik dergilerinden Rolling Stone 2000’lerden sonra eh kem küm en iyi 100 müzisyenden 97. sırada göstermiştir. Yahu yeni mi aklınıza geldi 2003’te? Bu konuda benim kanaatim, bunda grubun kalabalık ve karmaşık kadro yapısının teliflerin bölünmesine yol açması, dolayısıyla da rant kaynağı olma anlamında hiç kimseye fazla bir şey vaad etmemesi asıl faktördür. Neticede bu anlamda Lady Gaga gibileri ya da çoluğu çocuğu olmayan, fazlasıyla politik The Beatles gibi gruplar daha iyi kaynaklar olabilirler. Tabi The Beatles’e saygımız büyük, o ayrı. Kastımız reklam-tanıtımda bir nev’i üç kağıdın, ikincil hesapların güdülmesi elbette.
Neyse işte, Allah kimseye bulmuşken kaybetmeyi, “Lynyrd Şansı” vermesin deyip, efsane Simple Man’in en güzel kaydıyla veda edelim.
Yazar: Hasan Bey