Bilgi
Fosil Nedir? Fosil Nasıl Oluşur? Fosilleşme Şekilleri Nelerdir?
Fosil, yer kabuğunun en üst bölümünü oluşturan tortul kayaçların çoğunda, bazen iyi korunmuş, bazen de erozyon ve sedimantasyon sırasında tahrip olmuş, ölü organizma kalıntılarıdır. Latince “yerden çıkarma, yerden çıkartılan, yerden çıkarılmış” anlamındaki fossilis sözcüğünden gelmektedir. Bir terim olarak fosil; jeolojik zamanlarda yaşamış canlıların tanınabilir artıklarına denir; bir başka ifadeyle fosiller, geçmişte yaşamış varlıkların jeolojik formasyonlar içinde günümüze kadar korunabilmiş kalıntı ya da izleridir. Fosiller, içinde bulundukları sedimanter kayaçların oluştukları jeolojik zamanları gösterirler. Ayrıca paleobiyocoğrafya, paleoklimatoloji, paleoekoloji ve sedimanter fasiyesler hakkında bilgiler verirler. Bunların yanı sıra jeolojik devirlerde yaşamış ancak günümüze kadar gelmemiş pek çok canlıyı bize tanıttıkları gibi, canlı türlerinin ortaya çıkışlarından günümüze kadar geçirmiş oldukları evrim hakkında değerli bilgiler verirler.
Büyük boyutlu olanları makrofosil, küçük boyutlu olup mikroskop altında incelenenlerine mikrofosil olarak adlandırılır. Her iki grubun da önemi, sahadan toplanması ve incelenmesi kendine özgü farklılıklar gösterir.
Fosil Nasıl Oluşur?
Yaşamını yitiren canlılar fosilleşme denilen olay sonucu fosil özelliğini kazanırlar. Canlı artıklarının günümüze kadar fosil olarak gelebilmeleri için fosilleşme denilen bir takım fiziksel, kimyasal ve biyolojik olaylar geçirmeleri gerekmektedir. Fosilleşme, canlı artıklarının fiziksel, kimyasal ve biyolojik olaylar geçirmesini ifade eder. Organizmanın ölümünden sonra kalan kısımlar mekanik, kimyasal ve biyolojik etmenlerle bozulmaya başlarlar. Eğer bu kalıntılar uygun bir ortama rastlarsa fosil haline gelebilirler. Fosilleşme için en uygun ortam tortul kayaçların oluşumudur. Ancak çok ender durumlarda bazen magmatik ve metamorfik kayaçlarda da fosil bulunabilir. Canlı artıkları uygun ortamlarda fosil haline gelebilir.
Fosilleşme bir dizi olaylar ve evreler sonucu gerçekleşir. Ölen her türlü canlının et ve deri gibi yumuşak kısımları kısa zamanda çürüyerek ortadan kalkar. Ancak bileşiminde anorganik maddeler bulunan kavkı, kemik ve diş gibi sert kısımları gerekli koruyucu ortamlarda kalınca fosilleşme olanağı bulur. Canlı kalıntılarının ancak uygun bölümleri fosil haline gelebilir. Bazen de organik madde silisi, karbonat ve pirit halini alabilir. Bu değişme o kadar yavaş ve küçük partiküller halinde olur ki fosilleşecek kalıntı orijinal şeklini kaybetmeden sertleşerek olduğu gibi kalır. Bir canlı kalıntısının fosilleşebilmesi için her şeyden önce atmosfer etkisinden korunması gerekir. Bunu da kireçtaşı, çamurtaşı gibi gözenekliliği en az olan ince taneli sedimanter kayaçlar, buz ve hatta kehribar dediğimiz fosil reçine sağlar. Kehribar (reçine) içinde canlı kalıntıları bütünüyle korunabilir. Denizlerde yaşayan canlıların fosilleşme olanakları, karada yaşayanlara oranla fazladır. Çünkü canlının ölümünden sonra deniz dibine inen kalıntısı sedimanlar tarafından örtülerek bozulmadan kalması sağlanır. Denizel ortamlarda fosilleşme daha kolaydır. Karalarda yaşayan canlıların fosilleşebilmeleri ise, aktif atmosferik etkilerden dolayı çok daha özel koşulları gerektirmektedir. Bu canlı artıkları en çok bataklıklara düştüklerinde, akarsu ya da seller tarafından belli bir yere yığıldıklarında veya buzlar tarafından örtüldüklerinde fosilleşme olanağı bulurlar. Karasal ortamlarda fosilleşme bataklıklarda daha kolaydır. Bitkilerin fosilleşmeleri ise yaprak, kök, dal, gövde, spor ve polen denilen çiçek tozlarının fosilleşmeleriyle olur. Organizmaların kemik, kabuk, diş, ahşap kısımlar gibi sert parçaları, kas, deri, iç organlar gibi yumuşak parçaları yanında daha fazla fosilleşme şansları vardır. Canlı organizmaların fosilleşmeye uygun ortamlarda yaşamaları, onların fosilleşme şanslarını artırır. Bu nedenle karasal ortamlardaki canlılara oranla denizel ve geçiş ortamlarında yaşayan canlıların, bu ortamlarda tortulanma süreçleri açısından daha uygun şartların bulunması nedeniyle, fosilleşme olasılıkları daha yüksektir.
Fosilleşme Şekilleri Nelerdir?
Otokton Fosil: Eğer bir canlı yaşadığı yerde ölmüş ve fosilleşmiş ise bu tip fosiller otokton fosil denir.
Allokton Fosil: Canlı bir organizma, yaşamını kaybettiği yerde kalmaz ve akıntı, rüzgar vb. diğer etkenler ile başka yerlere taşınabilir. Fosilleşme organizmanın yaşadığı ortamdan başka bir yerde gerçekleşirse buna da allokton fosil adı verilir.
İz Fosil: Organizmaların kemik ya da kabuk şeklindeki kalıntıları fosilleşebileceği gibi, canlıların yuva, oyuk, yol vb. izleri de fosil izler halinde tortullar içinde korunup saklanabilir. Buna göre iz fosil, çamurlu bir zemin üzerinde yürüyen canlının bıraktığı ayak izi, sürünme izi, zeminde oluk açarak yaşayan canlıların açtıkları oyukların izleri gibi fizyolojik fosiller halindedir.
Karakteristik Fosil: Şimdiki canlılarda olduğu gibi, jeolojik zamanlarda yaşamış olan canlıların da bir doğum, gelişme ve yayılma, ölüm olaylarını içine alan bir hayat devreleri olmuştur. Belli bir zaman içinde hayat devresini tamamlamış olan fosillere karakteristik fosil adı verilir.
İndeks Fosil: Dar bir jeolojik zaman aralığında ortaya çıkıp, geliştikten sonra aynı zamanda yok olan bu karakteristik fosillere indeks fosilde denir. Fosil türlere ait bu yaşam, dönemi ne kadar kısa, coğrafi yayılışları ne kadar geniş, özellikleri ne kadar belirgin olursa karakteristik fosiller o derecede önemli ve yararlı olurlar.
Koprolit: Jeolojik devirlerde Dinosaurus gibi büyük sürüngenlerin besinlerini iyi sindirebilmeleri için besin maddeleri ile birlikte yuttukları çakıllar vardır. Sonradan dışarı atılan bu çakıllar cilalı yüzeyleri ile diğerlerinden kolaylıkla ayırt edilebilirler ki, bunlara gastrolit denir. Gastrolitler, otobur dinozorların besinlerini sindirmede yardımcı olması için yuttukları taşlardır. Bunun gibi taşlaşmış dışkıları da bulunabilir. Bu tür canlıların taşlaşmış dışkı kalıntılarına koprolit (fosil dışkı) denir.
Fosilleşme Olayları Nelerdir?
Permineralizasyon: Fosil hale geçen organik kalıntılar çeşitli etkilerle değişikliğe uğrar. İçinde eriyik halinde çeşitli maddeler bulunan sular boşluklara, organizmanın süngerimsi doku gösteren kemik boşluklarına sızar ve mineraller bu boşlukları doldurur. Bu olaya permineralizasyon adı verilir.
Karbonizasyon: Bazı canlılar ve özellikle bitkiler su içine düştükleri zaman bunların yüzeylerinde ince bir kömür (karbon) tabakası oluşur. Bu tabaka canlıyı dış etkilerden koruyacağından, organizmanın en ince ayrıntısına kadar korunmasına yardım eder. Kömür havzalarında en ufak detaylarına kadar korunmuş yaprak çiçek, tohum gibi kısımlara rastlanır. Bu olaya da karbonizasyon denir.
İnkrustasyon: Karbondioksitli suların tortulanmaları sonucunda canlılar bir kalker kılıfı ile kaplanır ve korunurlar ki, bu olaya da inkrustasyon adı verilir.
Kaynak: Wikipedia
Ahmet Bey
19 Ocak 2021 at 19:46
Güzel paylaşım, elinize sağlık.