Bilgi

Uyumazsak Ne Olur? Uyumamanın Zararları Nelerdir?


Uyku; organizmanın çevreyle iletişiminin, değişik şiddette uyaranlarla geri döndürülebilir biçimde, geçici, kısmi ve periyodik olarak kaybolması durumudur. Yani dış uyaranlara karşı bilincimiz tamamen ya da kısmen kaybolur, tepkilerimiz oldukça azalır. Eskilerin dediği gibi ölümün kardeşi olarak adlandırılan uyku esnasında vücut kendini doğal bir şarj olma durumuna alır. Uyku; sadece günlük yaşamın dışında kalmış bir zaman parçası değil, aynı zamanda insan yaşamında temel ve vazgeçilmez etkinliklerden biri olup yeme, nefes alma, boşaltım kadar önemli fizyolojik bir gereksinimdir. Bu nedenle uyku, bireyin yaşam kalitesini ve iyilik durumunu etkileyen, koruyucu ve yineleyici bir işleve sahip olarak, sağlığın önemli bir değişkeni olarak görülmektedir. Uyku kalitesindeki bozulmanın, birçok olumsuz tıbbi durum ile ilişkili olduğu hatta bir çok hastalığın sebebiyle ilişkilendirebileceği araştırmalarla bildirilmiştir.

Günümüzde çoğu insan ya uykunun esiri oluyor ya da uykusuzluktan şikâyet ediyor. Aslında her iki durum da tam bir felaket senaryosu. 1965 yılında, 17 yaşındaki lise öğrencisi Randy Gardner 264 saat boyunca yani tam tamına 11 gün boyunca uyumayarak bir deney yaptı. Deneyin 2. gününde gözleri odaklanma yeteneğini kaybetti. Sonraki gün, dokunarak nesneleri tanılama yeteneğini kaybetti. 4.günde, Gardner karamsar ve dengesiz bir ruh haline büründü. Deneyin sonunda, konsantre olmakta zorlanıyordu, kısa süreli belleğiyle sorunlar yaşıyordu. Paranoyak hale geldi ve sanrılar görmeye başladı. Uyku hakkında herkesin bildiği bu yaşanmışlık öyküsü aslında uykunun öneminiz bize net bir şekilde anlatıyor.

Ömrümüzün yaklaşık üçte birini uyuyarak geçiriyoruz. Kişi uyandıktan sonra kendini zinde ve yeni bir günü yaşamaya hazır hissediyorsa, kaliteli bir uyku uyumuş demektir. Uykunun kalitesi, total uyku süresi, uyku evrelerinin süreleri; yaş, cinsiyet, beslenme, sigara, ilaçlar, alkol ve diğer uyarıcılar, hastalıklar, fiziksel aktivite, çevre, yaşam biçimi, emosyonel durum, motivasyon, stres gibi durumlara göre bireyler arasında değişiklik göstermektedir.

İnsanın neden uyuduğunu anlamak ise biraz zor. Bir sürü cevap var ama uyumazsak gerçekten ne olur? Uykunun yerine geçecek başka bir durumla yine sağlıklı ve zinde olabilir miyiz? Beynimize yorulduğumuzu söyleyen sinyaller ile bize havanın karardığını söyleyen sinyaller yüzünden uykumuz gelir. Adenozin ve melatonin gibi  uyku tetikleyici kimyasalların sentezlenmesi bizi uyuşuk bir hale getirir, nefes alıp vermemizi, kalp atış hızımızı yavaşlatır ve kaslarımız gevşer. Bu uyku, DNA’mızın kendini onardığı, vücudumuzun  kendini yenilediği uyku NREM uykusudur. Uykusuzluk problemi çeken insanlarda vücudun ciddi anlamda zarar gördüğü kaçınılamaz bir gerçektir.

Uykusuzluk; ateşlenmeye, halüsinasyon görmeye, yüksek kan basıncına sebep olabilir. Dünya üzerinde nadir rastlanan genetik mutasyona sahip bir avuç insan için uykusuzluk, kabusun ta kendisi. Familial Insomnia olarak bilinen bu durum, vücudu zombi misali uyanıklık halinde tutar. Aylar veya yıllar içinde, devam eden bu süreç, akıl hastalığına ve ölüme neden olur. Aslında farklı bir bakış açısıyla uykusuzluğun nasıl olur da bu kadar soruna yol açtığını açıklamak mümkün. Gün boyu beynimiz o kadar yoruluyor o kadar çalışıyor ki doğal bir sürecin sonucu olarak da beyinde bir sürü atık birikiyor. Uyanık olduğumuz saatlerde, hücrelerimiz, enerji kaynaklarımızı tüketmekle meşgul olurlar ki bu kaynaklar, adenozin gibi çeşitli ürünlere dönüştürülür. Ve adenozin miktarı arttıkça, uyuma isteğimiz de artar, bu uyku bastırması olarak da bilinir. Aslında, kafein adenozin alıcılarının yollarını kapatır. Kahve içtiğimizde uykumuzun açılması ve dikkatimizin toplanmasının bilimsel nedeni de bu. Diğer atıklar da beynimizde birikir, eğer bu atıklar kaldırılmazsa, beynimize fazladan yük olurlar ve uykusuzluğun negatif semptonlarına neden olurlar.

Glymphatic sistem adı verilen, beyindeki bu birikmeyi temizleyen bir mekanizma mevcut. Bu mekanizma, biz uyurken daha etkili çalışıyor, beyin-omurilik sıvısını kullanarak hücreler arasında biriken artıkları süpürüp dışarı atıyor.

Uyku şimdi ve ilerleyen yıllarda araştırılmaya devam edecek bir konu. Asla gizemi bitmeyecek gibi gözüküyor. Şuanda bilinen tek gerçek var ki sağlığımızı ve aklımızı kaybetmek istemiyorsak, kendimizi uykunun tatlı kollarına bırakmalıyız.

Yorum yapmak için tıklayın.

"Yorum Yazın"

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yukarı