Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden –alyuvar (eritrosit), akyuvar (lökosit) ve kan pulcuklarından (trombosit)- meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.
Kan gruplarının sınıflandırılması Alyuvarların (Eritrositler) üzerinde bulunan antijenlere (protein yapısındaki maddelere) göre yapılır. Bu antijenler tip A ve tip B antijenleri olmak üzere iki çeşide ayrılırlar. Bu antijenlerin alyuvar yüzeyinde bulunup bulunmamasına göre A, B, AB ve 0 olmak üzere 4 esas kan grubu meydana gelir.
- A Grubu: Eritrosit yüzeyinde A antijenini taşır.
- B Grubu: Eritrosit yüzeyinde B antijenini taşır.
- AB Grubu: Eritrosit yüzeyinde hem A hem B antijenini taşır.
- 0 Grubu: Eritrosit yüzeyinde antijen taşımaz.
Alyuvar çeperinde bulunan ve kan grubunuzun belirlenmesinde rol oynayan bu protein yapısındaki antijenlere aglütinojen denir. Ancak kanda, kendinizinkinden farklı bir kan grubuna ait alyuvar hücrelerinin vücudunuza girmemesini sağlayarak sizi koruyan aglütinin adlı antikorlar bulunur. Protein yapısında olan aglütininler de tıpkı aglütinojenler gibi A ve B tipinde olurlar.
- A Grubu: Plazmada B antikorunu taşır.
- B Grubu: Plazmada A antikorunu taşır.
- AB Grubu: Plazmada antikor taşımaz.
- Grubu: Plazmada hem A hem B antikorunu taşır.
Bilinen hiçbir kanın yapısında antikorlar ve protein yan yana bulunmaz. Eğer birlikte olursa, birbirlerini tutarak katılaşır ve çökelirler. Kişiler arasında kan transfüzyonu yapılabilmesi için, alıcı ve vericilerin kanlarındaki protein ve antikorların incelenmesi gerekmektedir. Farklı gruplara sahip kişiler arasında kan alışverişi yapılamaz. Sadece AB grubu içerisinde bulunanlar “genel alıcı” (A, B ve 0 gruplarından kan alabilir, yani evrensel alıcıdır), 0 grubu içinde olanlar ise “genel verici”dir (diğer kan gruplarının hepsine verebilir, fakat yalnız 0 grubu kan alabilir).
Rh Faktörü Nedir?
Kan transfüzyonunda diğer önemli bir faktör, Rh faktörüdür.
Rh faktörü eritrositlerde bulunan bir antijendir. Bu antijenik yapı ilk defa “Rhesus” cinsi bir maymunda saptanmıştır. Rh sisteminde ise eritrositlerin (alyuvarların) yüzeyinde bulunan Rhesus faktörü (Rh faktörü) adı verilen bir proteinin varığına gore Rh Pozitif ya da Rh Negatif olarak adlandırılır.
Rh antijenlerinin Rh faktörü olarak adlandırılan ve sık görülen 6 tipi vardır. Bunlar C, D, E, c, d ve e olarak adlandırılır. Bunlardan Tip D antijeni toplumda çok yaygındır ve diğer gruplara göre daha antijeniktir. Bu antijeni taşıyanlar Rh pozitif (+), taşımayanlar Rh negatif (-) olarak değerlendirilir. Rh(+) kan grubuna sahip bir kişi eritrositi yüzeyinde Rh antijeni içerir, fakat Rh antikoru oluşturmaz. Rh(-) kan grubuna sahip bir kişi ise eritrositi yüzeyinde Rh antijeni içermez, fakat Rh antikoru oluşturabilir.
Kısaca Özetlersek; Eritrosit yüzeyindeki antijenler (tip A ve Tip B), Plazmada bulunan antikorlar (tip A ve tip B) ve RH Faktörüne göre kan grupları belirlenmektedir. Bunun sonucunda A, B, AB, ve 0 Kan Gruplarına Rh(+) ve Rh(-) eklenmesiyle 8 adet kan grubu ortaya çıkar. Beyaz ırkın yaklaşık % 85’i Rh (+) ve % 15’i Rh (-)dir.
Rh (-) bir insan Rh (+) kanla daha önce temas etmemiş ise Rh (+) kan transfüzyonu ani reaksiyona yol açmaz. Transfüzyonu izleyen 2- 4 hafta içinde yeterli miktara ulaşan anti-Rh antikorları kanda hâlen dolaşan transfüze eritrositlerin aglütinasyonuna yol açabilir. Bu hücreler daha sonra doku makrofaj sistemi tarafından yıkılır. Bu nedenle gecikmiş hafif bir transfüzyon reaksiyonu görülür.
Bazı insanların kanında A, B, O, Rh faktörleri dışında birçok antijenik protein bulunmaktadır. Bu faktörler nadiren de olsa kan transfüzyonu sırasında reaksiyonlara neden olmaktadır. Bu faktörler bilimsel araştırmalarda ve hukuksal yönden önemlidir. Bu faktörlerden bazıları Lewis, P, MNS, Kidd, Kell, Duffy, Lutheran, Xg, Sid, Cartright, YK ve Chido Rodgers antijenlerini içerir.
Antijen: Vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi tarafından antikor üretimine yol açan protein ve polisakkarit yapısındaki yabancı moleküllerdir.
Antikor: Çok hücreli hayvansal organizmaların bağışıklık sistemi tarafından kendi organizmalarına ait olmayan organik yapılara karşı geliştirilen glikoprotein yapısındaki moleküllerdir. Bu moleküller organizmayı yabancı moleküllerin yol açması muhtemel zarar verici etkilere karşı erkenden uyararak koruyuculuk sağlarlar.
Kaynak:
- http://www.wikizero.net
- http://www.kizilay.org.tr/
- http://www.megep.meb.gov.tr/