Hücre ya da odacık bir canlının yapısal ve işlevsel özellikler gösterebilen en küçük birimidir. Hücre kelimesi, Latince küçük odacık anlamına gelen “cellula” kelimesinden Robert Hooke tarafından türetilmiştir.
Robert Hooke, mikroskopla incelemekte olduğu şişe mantar parçasının yan yana dizili bitişik bölümlerden oluştuğunu görmüş. Etrafları çevrili ve içleri boş olan yapılarına uygun olarak, bu yapı birimlerine “Hücre” (“Cellula”) adını vermiş. Bu ismi 1665 yılında yayınladığı Micrographia adlı kitapta da kullanmıştır.
Daha sonra 1671 yılında Grew ve 1672 yılında Malpighi, bitkilerde de aynı yapı birimlerinin olduğunu bulmuşlardır. 19. yüzyılın ortalarında “Hücre Kuramı” ortaya atılmıştır. Günümüze dek geliştirilen hücre kuramı (hücrelerin yapısını, özelliklerini, oluşumlarını vb. tanımlayan kuram) biyolojiye büyük ilerlemeler sağlamıştır.
Gelişen teknolojiyle birlikte mikroskopta gelişmiş ve daha sonra elektron mikroskobunun bulunmasıyla hücrenin pek çok özelliği açıklanmıştır. Günümüzden yaklaşık 400 yıl önce lensleri keserek gözlük üreten Zackairas Janssen tarihte ilk mikroskop olarak tanımlanan aleti yapmıştır. Hollandalı Antoni Van Leewenhookgünümüzdeki mikroskoplara en yakın mikroskobu yapmıştır. Levwenhook gözle görülemeyen canlıların dünyasını inceleyen ilk bilim insanlarından biridir.
Hücre Çeşitleri
1- Prokaryot (Prokaryotik) Hücreler: Bakteriler, arkebakteriler ve mavi-yeşil alglerdeki hücre tipleri bu gruba girer. Bunların çekirdek zarı ile çevrili bir çekirdekleri yoktur. Sitoplazmalarında mitokondri gibi zarlı organeller de yoktur. Kalıtım maddesi olan DNA sitoplazma içerisine dağılmış durumdadır. organel ollduğu bilinen ancak yine de zar taşımayan Ribozomları vardır. Bu hücrelerin hayati faaliyetleri sitoplazmada ve hücre zarında gerçekleşir.
2- Ökaryot (ökaryotik) Hücreler: Ökaryotlar (Lat. Eukaryota), “organel zarı” bulunduran organizmaları, dolayısıyla çekirdek materyali hücrenin sitoplazmasına dağılmamış olduğundan da gerçek çekirdeğe sahip organizmaları kapsayan canlı âlemidir. Karyon Latince’de “çekirdek” anlamını verir -eu ön takısı da “gerçek” demektir. Kalıtsal materyal, hücre içerisinde belirli bir zarla çevrilmiş çekirdeğin içinde bulunur. Kromozomlar DNA’dan ve proteinden oluşmuş olup, mitozla bölünürler. Ökaryotlar, sitoplazmalarında karmaşık organeller bulundururlar. Ökaryotik hücreler, Prokaryotlara göre çok gelişmişlerdir, hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve protistler âlemlerini kapsar.
Her İki Hücre Tipinde Ortak Olan Özellikler
- Benzer yapıda hücre zarı.
- Genetik bilginin DNA aracılığıyla kodlanması ve aktarılması.
- Transkripsiyon ve translasyon mekanizmalarının ve ribozomların benzer olması.
- Ortak metabolik yolların bulunması. (örnek: glikoliz)
- Kimyasal enerjiyi ATP olarak depolamak için kullanılan mekanizmanın benzer olması (prokaryotların hücre zarında, ökaryotların mitokondri zarında).
- Benzer fotosentez mekanizmaları.
- Zar proteinlerini senaaaleme ve hücre zarına yerleştirmede kullanılan mekanizmanın benzerliği.
- Benzer yapıda proteazomlar (protein sindiren yapılar).
Ökaryotik Hücrede Bulunup Prokaryotlarda Bulunmayan Özellikler
- Hücrede, çekirdek adı verilen ve bir zarla sitoplazmadan ayrılan bir bölümün bulunması. Çekirdek zarında bulunan karmaşık yapılı porlar (delikler).
- DNA ile birlikte mitoz bölünme sırasında sıklaşabilme özelliğine sahip proteinlerin bulunması.
- Karmaşık yapılı zarsı sitoplazmik organellerin bulunması.
- Oksijenli solunum için özelleşmiş sitoplazmik organeller: mitokondri.
- Fotosentez için özelleşmiş sitoplazmik organeller: kloroplast.
- Karmaşık yapılı hücre iskeletinin (sitoskeleton) bulunması. (Mikrofilamentler, ara filamentler ve mikrotübüller)
- Daha karmaşık kamçı (flagella) yapısı.
- Hücre zarıyla kesecikler oluşturarak sıvı ve katı maddeleri hücre içine alabilme yeteneği. (endositoz ve fagositoz)
- Bitkilerde selüloz içeren hücre duvarı.
- Hücre bölünmesi sırasında kromozomların ayrılmasını sağlayan ve mikrotübül yapıda olan iğ iplikleri.
- Diploidlik: her hücrede bir genin iki kopya halinde bulunması.
- Mayoz bölünme ve döllenme gerektiren eşeyli üreme.