Osman Hamdi Bey 1842 yılında İstanbul’da doğdu. 1860’da hukuk öğrenimi için Paris’e gitti. Hukuk öğreniminin yanı sıra o dönemim ünlü ressamlarının atölyelerinde çıraklık yaparak iyi de bir resim eğitimi aldı.
1869 yılında Bağdat Yabancı İşler Müdürlüğü”ne atandı. 1871’de İstanbul’a geri dönünce sarayda çalıştı. 1881’de Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)’a atandı. Bu görevi ile Türk müzeciliğinin parlak dönemleri başladı. 1883 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ni ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni kurdu ve müdürlüklerini üstlendi. 1884’te o güne kadar hiç gündeme gelmemiş olan ve çokça kayıp verilmiş olunan bir zaafı, antik eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan Asr-ı Atîka Nizamnâmesini çıkarttırark yürürlüğe soktu.
Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Lagina ve Sayda’da arkeolojik kazılar gerçekleştirdi. Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu, arkeoloji dünyasının başyapıtlarından sayılan, aralarında İskender Lahiti’nin de bulunduğu bir takım antik eserler çıkardı. Burada bulunan eserler bugün Osman Hamdi Bey’in bulmuş olduğu birçok eser gibi, kendisinin temellerini attırdığı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bazı Önemli Eserleri
- Kahve Ocağı (1879)
- Haremden (1880)
- İki Müzisyen Kız (1880)
- Kuran okuyan Kız (1880)
- Çarşaflanan Kadınlar (1880)
- Vazo Yerleştiren Kız (1881)
- Gebze’den Manzara (1881)
- Çekik Gözlü Kız-Tevfika (1882)
- Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I
- Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)
- Feraceli Kadınlar (1904)
- Pembe Başlıklı Kız (1904)
- Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)
- Mimozalı Kadın (1906)
- Şehzade Türbesinde Derviş (1908)
- Silah Taciri (1908)
- Beyaz Entarili Kız (1908)
- Sarı Kurdeleli Kız (1909)
- Kaplumbağa terbiyecisi
- Leylak Toplayan Kız
Arzuhalci
Cami önünde duran arzuhalciye arzuhal yazdıran feraceli iki kadının tasvir edildiği bu tabloda, insanların hemen yanında iki sokak köpeği resmedilmiştir. Eserde resmedilmiş biri mavi, diğeri siyah feraceli kadınlar, diğer tüm renkli sahnelerin arasında en halk tipi olanıdır. Osman Hamdi çeşitli ferace tiplerini sınıf farklılıklarını belirtmek için kullanmıştır. Bu tabloda görülen, ama bugün yerinde olmayan çini pano, Léon Parvillée’nin Architecture et decoration turques au XVe siècle adlı eserinde (1874) yayınlanmıştır. Anılan pano, Bursa’da Muradiye Külliyesi’nde Şehzade Mustafa Türbesi dış pencere alınlığındaki parçadır.
Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi
Tabloda 16. yüzyılda Çoban Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesi resmedilmiştir. Külliyede yer alan cami kubbe ve minareleri görülmektedir. Külliye, bir camiyle birlikte bir imarethane ve medrese de içerir. Ayrıca külliyede türbeler, tekke, kütüphane, dârüşşifâ, paşa odaları, kervansaray ve hamam da bulunur.[2] Çoban Mustafa Paşa Kapucubaşı görevinde bulunmuş, Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hafsa Sultan ile evlenmiştir. Belgrad ve Rodos seferlerine katılmıştır. 1529’da Viyana seferine gitmek üzere iken öldü. Cenazesi, Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’ndeki türbesine defnedildi. Osman Hamdi Bey de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve türbesini resmetmiştir. Gebze için çok özel bir yere sahip Çoban Mustafa Paşa Külliyesi gerek döneminin önemli bir eseri olması açısından, gerekse Gebze’yi çok seven Osman Hamdi Bey için güzel bir manzara olması açısından resmedilmeye değer bir nitelik kazanmıştır.
Gezintide Kadınlar
Eserde 9 kadın bir cami avlusunun dış tarafında iki ayrı grup hâlinde gezinti yapmaktadır. Giysileri, dönemin Avrupa’sının giyim modasını andırır. Kadınlar, güneşten korunmak amacıyla şemsiye kullanır. Bu durum, yaz mevsimi olduğunun göstergesidir. Kadınlar bu eserde hem neşeli bir şekilde, hem de adeta ressama poz verir gibi bakarlar. Bu yönüyle Osman Hamdi Bey’in, o dönem Paris’de yaşadığı için Fransız ve İngiliz ressamlardan etkilendiğinin göstergesidir.
Halı Satıcısı
Halı Satıcısı, “Doğu-Batı karşıtlığı” konusuna bir örnek teşkil eder. Kolonyal şapkalı, bir sete oturmuş Avrupalı ile sarıklı yere oturmuş Osmanlı satıcısı karşı karşıya resmedilmişlerdir. Annesinin küçük bir modeli olan kız çocuğu merakla bu değişik insanı incelerken, eşi de daha temkinle kocasının az gerisinde yaşlı Osmanlı’nın yanında ayakta durmaktadır. Arka plandaki zengin işlemeli duvar, nişlerindeki Çin vazoları, tombak kahvedanlık, miğfer, havan şamdanı ile işlemeli tüfek ve çok sayıda halı, Doğu’nun Batı’yı cezbeden zenginliklerini örneklemektedir. Arka plandaki nişin ekseninde iki farklı dünya kafa kafaya resmedilmiştir.
Kahve Ocağı
Kahve Ocağı, Osman Hamdi Bey’in 1879 tarihinde çizdiği, natüralist ve oryantalist izler taşıyan tablosudur. Pencerenin önündeki sedirde bir çeşit nargile sayılabilecek bir tütünü uzun bir çubuk ile içen bir adam ile ona Türk kahvesi getiren bir kadın resmedilmiştir. Bu iki kişinin yanında, mekânın betimlemesine de ağırlık verilmiştir. Bu yönüyle oryantalist bir eserdir. Kadın sarı renkli bir bindallı elbise; adam ise kırmızı bir kaftan ve kavuk giymiştir. Adamın oturduğu sedirin yan tarafında ise tahta kabartma işlemeler yer alır. Geleneksel Türk evi ve çinilerle süslenmiş ocak tasvir edilmiştir. Zeminin bir bölümünde altıgen kaplamalar, diğer bölümünde şerit şerit uzanan üçgen kaplamalar vardır.
Kur’an Tilâveti
Eserde, Osman Hamdi Bey’i temsilen yaşlı bir adam cami içinde oturmaktadır. Ahşap bir rahlede Kur’an okumakta, yan tarafında ise muhtemelen göz attığı başka kitaplar bulunmaktadır. Üzerinde oturduğu halı bir parça kaymıştır; buradan adamın uzunca bir süredir Kur’an okumakla meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Duvar, altıgen biçminde dizilmiş, tek düze koyu zümrüt yeşili renginde çinilerle kaplamıştır. Kemerler ise daha süslü ve daha renklidir. Yine aynı duvarda hem duvarla bütünleşik, hem de duvara sonradan asılmış iki Arapça yazı bulunmaktadır. Alttaki yazı, çini üzerine hat sanatıyla yazılmış, üstteki yazı ise tablo olarak yazılmıştır. Cami kapısındaki adamın gölgesinden anlaşıldığı üzere, vakit ikindi vaktidir ve bu kapı batıya bakmaktadır. Bu eser, Aralık 2015’de yatırım bankalarından Merrill Lynch’in Sanatı Koruma Projesi kapsamında hazırlanan tebrik kartları serisinde yer almıştır.
Kökenoğlu Rıza Efendi
Tabloda siyah bir fon önünde başında Mevlevi dervişlerinin giydiği sikke (külah), üzerinde cüppe (hırka) bulunan bıyıklı bir erkek resmedilmiştir. Figür, mekandan soyutlanarak tekil olarak tabloya aktarılmıştır. Eserin 1871 yılında yapıldığı göz önüne alınarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma dönemini düşünceli bir şekilde izleyen bir figürü yansıtmakta olduğu söylenebilir. Resimdeki kişi Hamdi Bey’e benzemese de, Osman Hamdi Bey’in çekilmiş fotoğrafıyla benzerlik taşıdığından ve Osman Hamdi Bey’in çoğu tablosunun bir nevi otoportre olduğu gözönüne alınarak, Kökenoğlu Rıza Efendi eserinde de kendisini çizdiği düşünülür. Osman Hamdi Bey’in yaşadığı dönemin Türkiyesi’nde erkekler batı kıyafetleri giymekteydi; bu tabloda ise figür, Mevlevi dervişi kıyafeti ile resmedilmiştir. Osman Hamdi Bey’in diğer tablolarında da erkek figürlerin ya dinî kıyafet ya da kendi yaşadığı devirden eski zamanlara ait kıyafet giydiği görülür. Ressamın, doğu yaşantısını kuvvetle vurgulamak için tablolarında bu giysileri kullanmış olduğu düşünülür.
Kaplumbağa Terbiyecisi
Belinde sıkı bir kemerle bağlanmış kırmızı uzun bir giysi giyen sakallı bir adam, mavi çinilerle kaplı eşyasız ve bakımsız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır. Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Bursa’daki Yeşil Camii’nin üst katındaki odanın duvarlarındaki sıvalar ve çiniler yer yer dökülmüştür. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bazılarına göre adamın sırtında asılı olan şey, eskiden dervişler ve dilenciler tarafından kullanılan, hindistan cevizinden ya da abanozdan yapılma dilenci çanağı olan keşkülüfukaradır.
Leylak Toplayan Kız
Eserde genç bir kız leylak ağacından çiçekler toplamaktadır. Kızın yüzünde hüzünlü ifade vardır. Çiçeklere uzanmak için ayaklarını hafifçe kaldırmaktadır. Leylakların canlılığı, bahar mevsiminde bulunduğun izlenimini verir. Kız, altın sarısı renkli bir bindallı elbise giymiştir. Bahçeyi kapatan ahşap paravanda altıgen motifler yer alır.
Mihrap
Resim, duvarında çinili mihrap olan bir bina içini göstermektedir. Başı açık bir kadın Kur’an yazısı ile çevrelenmiş olan mihraba arkasını dönmüş olarak, büyük bir rahle üzerinde dimdik oturur vaziyette resmedilmiştir. Ayaklarının çevresinde de Kur’an ve Kur’an sayfaları bulunur. Resmin hemen önünde yer alan buhurdandan ortama mistik bir hava veren dumanlar yayılır. Mihrabın yanında ise dev bir mum yer alır. Resimde yer alan çinili Mihrap, İstanbul’da Çinili Köşk’te bulunan (env. no: 136), 1907 yılında Konya Karaman İbrahim Bey İmaretinden müzeye getirilen, renkli sır tekniğindeki mihraptır. Resmin yapılış tarihi göz önüne alındığında Osman Hamdi’nin bu mihrabı İstanbul’a getirilişinden 6 yıl önce görüp, resmettiği anlaşılır. Resimdeki kadının ressamın eşi Naile Hanım’ın gençlik hali olduğu iddia edilir. Kimine göre ise ressam, evde çalışan bir Ermeni kızı model edinmiştir. Resimdeki kadının pozu, Jean-Léon Gérôme’un Tanagra isimli heykeli ile aynıdır, bu nedenle Osman Hamdi’nin Mihrab’ı yaparken Tanagra’dan esinlendiği düşünülür.
Mimozalı Kadın
Mimozalı Kadın, Osman Hamdi Bey’in, eşi Marie’yi (sonraki adıyla Naile Hanım) resmettiği 1906 tarihli tablosudur. Osman Hamdi Bey, bu eserini diğer tablolarının aksine oryantalist bir şekilde değil, Avrupa’da görülen akımlara uygun olarak çizmiştir. Fona herhangi bir ayrıntı ve desen yerleştirmemiş, fonu sadece fon işlevi görmesi için kullanmıştır. Fransız olan eşinin giysileri yine tamamen Fransız modasına uygundur. Elinde sarı renkli bir demet mimoza çiçeği tutmaktadır.
Naile Hanım Portresi
Eserde altın sarısı bir atlas kumaşının önünde genç bir kadın durmaktadır. Kadın, o dönemin Paris modasına uygun bir kıyafet giymiştir. Kıyafeti aynı zamanda Osmanlı kadınının giyim tarzıyla da uyuşmakta ve bu yönüyle oryantalist bir eğilime işaret etmektedir. Genç kadın, yüzünü yarı-saydam bir peçe ile gizlemektedir. Ayrıca kadının sol eli de siyah elbisenin içinde gizlenmiştir. Klasik Osmanlı ve Selçuklu halılarına özgü geometrik motifler, eserde belirgin bir şekilde çizilmiştir.
İstanbul Hanımefendisi
Eserde altın sarısı bir atlas kumaşının önünde genç bir kadın durmaktadır. Kadın, o dönemin Paris modasına uygun bir kıyafet giymiştir. Kıyafeti aynı zamanda Osmanlı kadınının giyim tarzıyla da uyuşmakta ve bu yönüyle oryantalist bir eğilime işaret etmektedir. Genç kadın, yüzünü yarı-saydam bir peçe ile gizlemektedir. Ayrıca kadının sol eli de siyah elbisenin içinde gizlenmiştir. Klasik Osmanlı ve Selçuklu halılarına özgü geometrik motifler, eserde belirgin bir şekilde çizilmiştir.
İki Müzisyen Kız
Tabloda yer alan mekân, Bursa Yeşil Camii’deki namazgâh bölümüdür. Bu bölümün girişinde tambur ve def çalan iki genç kız durmaktadır. Tambur çalan kız ayakta durmakta, def çalan ise oturmaktadır. Ayakta duran kızın üzerinde krem rengi üzerine altın sarısı desenler olan bir entari ve aynı kumaştan bir şalvar vardır. Saçlarına ise mavi bir yemeni bağlanmıştır. Oturan kızın üzerinde ise mavi üzerine altın sarısı renginde şeritler olan bir üç etek vardır. Bu kızın saçlarında gene altın sarısı renginde bir yemeni görülür. Eserde camide bulunan halılar, kakmalı ahşap eserler, taş oymacılığı ürünü mermerler ve çini gibi Osmanlı motifleri yer alır.
Silah Taciri
Kendisini (iki kişi olarak) ve oğlunu bir arada daha eski bir devrin giysileri içinde resmettiği bir yapıttır. Osman Hamdi, kendisini bir sütun başlığı üstünde oturur şekilde resmetmiştir. Üzerinde oturduğu sütun başlığı ile müze kuruculuğuna gönderme yaptığı düşünülmüştür. El jesti, oğluna öğüt vermekte olduğu şeklinde yorumlanır. Oğlu ise kınından çektiği kılıcı incelerken resmedilmiştir ve gençliği temsil eder. Giydikleri farklı başlıklar ve birinin otururken diğerinin ayakta, birinin silahları bırakmışken diğerinin silahla gösterilmesinin kuşak farkını anlattığı şeklinde yorumlanır. Arka planda ise bir elinde kitap tutan yaşlı bir adam ile ona bez parçası uzatan bir bezirgan görülür.
Pembe Başlıklı Kız
Pembe Başlıklı Kız, Osman Hamdi Bey’in Haziran 1904’te yaptığı yağlıboya tablo. Tabloda Batılı tarzda giyinmiş Pembe bir başlık ve başlık ile yakın tonda bir elbise giyen kız çocuğu açık bir alanda ayakta durmaktadır. Resimde Osman Hamdi Bey’in, 4 Eylül 1893 – 1 Ağustos 1958 yılları arasında yaşamış olan kızının 11 yaşındayken yaptığı portresi görülmektedir. Nazlı, Osman Hamdi Bey ile Mary/ Naile Hanım’ın son çocuğudur. Eser, yapıtlarında model olarak kendisi, ailesi ve yakınlarını kullanan Osman Hamdi Bey’in aile portreleri arasında yer almaktadır. Osman Hamdi Bey’in akrabası olan Edhem Eldem’in aktardığına göre; Osman Hamdi Bey’i 1908 ihtilalinden hemen sonra ziyaret eden Maurice de Sorgues adlı Fransız gazeteci o zamanlar 15 yaşında olan Nazlı’ya dair bilgiler vermiştir.
“Bir öğleden sonra Hamdi Bey’i evinde Renan’ın bir cildini tekrar okurken bulma şansına sahip oldum . bir de Madame Hamdi Bey ile babasının karakterine sahip olan ve büyük bir sanatçı gibi Chopin ve Beethoven yorumlayan zarif Nazlı’yı da görebildim”.
Osman Hamdi Bey’in resimlerine ve ailesine ilişkin pek çok belge Tarih profesörü Edhem Eldem’in “Osman Hamdi Bey Sözlüğü” adlı yapıtında mevcuttur. Eldem, bu kitapta Nazlı’nın hatıra defterinde bulunan notaların fotoğrafını da paylaşmıştır.