Bu yazımızda “MR, Tomografi, Röntgen ve Ultrason Nedir? Aralarındaki Farklar Nelerdir?” Sorusuna yanıt vermeye çalışacağız.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR)
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR), canlıların iç yapısını görüntüleme amacıyla daha çok tıpta kullanılan bir yöntemdir. Yüksek düzeyde manyetizmayla canlı doku, yansıtma yöntemiyle görüntülenir. Farklı özelliklerinden dolayı hastalıkların tespitinde bilgisayarlı tomografiden de destek alınabilir. Genel anlamda MR diye bilinen bu işlem, dokudaki hidrojen atomlarının yoğunluklarına ve hareketlerine göre görüntü oluşturur. MR’da radyasyon kullanılmaz, onun yerine manyetik alanla vücuttaki hidrojen atomlarının çekirdeklerindeki proton uyarılır. Alıcılara ulaşan sinyaller bilgisayar analizleriyle siyah beyaz görüntülere (Perfüzyon görüntülemelerde sonuçlar renklendirilebilir) dönüştürülür. Günümüzde MR özellikle yumuşak dokuları görüntülemede kullanılır. Merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) hastalıklarının teşhisinde, sporcu yaralanmalarında, kas iskelet sistemi, özellikle menisküs, bel fıtığı gibi rahatsızlıkların tespitinin yanı sıra her türlü nörolojik hastalıkların değerlendirmesinde sıkça kullanılmaktadır. MR görüntülemenin, canlı organizma üzerinde şu ana kadar kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Buna gebeler de dahildir; ama yine de organ gelişiminin gerçekleştiği ilk üç ayda MR çekimi önerilmez. Metal etkileşimi olan, vücudunda mıknatıs ya da metal protez taşıyan, kalp pili kullanan, göz içinde yabancı cisim bulunan, ateşli silah yaralanması geçirmiş olan (çoğu uyumsuz metaldir) ya da kalıcı dövme sahibi kişilerin MR cihazına girmeleri sakıncalı kabul edilir (hayati tehlike doğurabilir). Manyetik rezonans görüntüleme süresi, inceleme yapılan bölgeye, bölge sayısına, konulan ön tanıya göre değişiklik gösterip 15 dk. ile 75 dk. arasında sürebilir. Ayrıca gerek görülürse inceleme esnasında IV (damar içi) yoluyla kontrast madde kullanılarak kontrastlı çekim yapılır. Manyetik rezonans görüntülemenin, Fonksiyonel MR, Difüzyon-Perfüzyon Ağırlıklı MR, MR Spektroskopi gibi farklı çeşitleri vardır.
Tomografi
Tomografi, radyolojik teşhis yöntemidir. 1915 yılında Fransız hekim Boccage tarafından icat edilmiştir. Tomografi, X ışını üreten tüp ile röntgen filmi, radyografisi elde edilmek istenen organın karşısında hareketi ile elde edilir. Yürütme hareketi, sadece bu hareketin eksenindeki düzlemlerin görüntülerini okuyacak şekilde uygulanır. Tomografi, bir organın 1 ile 2 cm kalınlığında ince dilimlerinin görüntülerini verir. Bu yolla önden arkaya, yukarıdan aşağıya ya da yatay düzlemde organın incelenebilmesi sağlanır. X ışınları kullanıldığı için tomografi’de de radyasyon alımı söz konusudur. Hatta normal radyolojik görüntülemeye nispeten hasta daha yoğun radyasyona maruz kalır. Tomografinin normal radyolojik görüntülemeye tercih edilmesindeki en önemli nedenlerden biri, daha yüksek kontrast elde edilmesi, bir diğeri ise kesitler şeklinde görüntü alındığı için daha detaylı inceleme yapılabilmesidir.
Tomografi, genellikle kemik yaralanmalarında, göğüs problemlerinde ve kanser teşhisinde kullanılır. MR ise, daha çok tendon yaralanmalarında, omurilik problemlerinde, beyin tümorlerinde ve yumuşak bağ doku tespitlerinde kullanılır. Tomografi işlemi daha çok acil servislerde kullanılır çünkü tomografi işlemi yaklaşık 5 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleştirilirken MR işlemi ise 15-30 dk kadar sürebilir. MR cihazı tomografi cihazından daha pahalıdır. MR cihazının bir avantajı da radyasyon kullanmamasıdır, fakat tomografi cihazları radyasyon (x-ray ışınları) kullanır. Tomografi ile görüntülemede radyasyon (x-ray ışınları) kullanılırken, MR cihazında ile manyetik alan kullanılır.
Röntgen
Röntgen, tıp sanayi, medikal görüntülemede kullanılır. Röntgen ışını olarak da bilinir. Radyolojik görüntülemede -özellikle tıpta- tanıya yardımcı olarak kullanılır. Röntgen ışınlarına X ışını da denir. Röntgen ışınları, 0.125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalga boyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir. 30 ile 30.000 PHz (1015 hertz) aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir. İyonlaştırıcı radyasyon sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilirler. X-ışınları 1895’te Wilhelm Conrad Röntgen tarafından Hittorf, Lenard ve Crookes tüpleri ile yaptığı deneyler sonucunda keşfedilmiştir. X ışını tabirini (Almanca: X Strahlung, günümüzde Röntgenstrahlung) ilk olarak bu ışınları keşfeden fakat özelliklerini tam bulamayan Wilhelm Conrad, Röntgen “bilinmeyen” anlamında kullanmıştır. Röntgen ışınlarının elektromanyetik radyasyon spektrumunun bir kısmı olduğu, bugün artık bilinmektedir. Bu ışınların dalga boyu 10−9 ile 10−11 cm arasındadır. Dalga boyu gözle görülen ışığınkinden kısadır.
Ultrasonografi (Ultrason)
Ultrasonografi, ultrason (insan kulağının alamayacağı nitelikte olan çok yüksek frekanslı ses titreşimi) kullanılarak elde edilen görüntülerdir. Birçok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemi olarak kullanılır. Bu inceleme yönteminde X ışını yoktur. Ultrason, insan kulağının işitemeyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak iç organları görüntüleyen bir tanı yöntemidir. Ultrasonda radyasyon kullanılmaz. Bu nedenle gebelerde ve bebeklerde rahatlıkla kullanılabilir. Cihazdan gönderilen ses dalgaları, hasta vücudundan yansıdıktan sonra gene aynı cihaz tarafından algılanır. Yansıma farklılıkları organdan organa değişir. Bu nedenle farklı yalakların olduğu yapılar, farklı görüntüler verir. Normal yapılar içindeki bir tümör ya da kist, ses demetlerini farklı yansıttığı için farklı yapıda gözlenir ve tanı konulur. Görüntü oluşturulması sırasında “prob” hasta vüdudunda gezdirilirken, altında kalan bölümün kesit görüntüleri, hareketli organlar gibi ekranda kayar. Bu esnada radyolog tanı koyar. Elde edilen görüntülerin tanıda çok fazla bir katkısı yoktur. US işlemi, ihtisasları süresinde US eğitimini alan radyologlar tarafından yapılır.
Kaynak: Wikipedia