Bilgi

Küresel Isınma Nedir? Küresel Isınmanın Nedenleri Nelerdir?


“Küresel ısınma” denilince bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava hâlleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. Bu nedenle son 10–15 yıl içinde sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması İzlanda Buzulları’nın son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimesi, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “küresel ısınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır.

Küresel iklim değişimi olayının açıklamasının yaklaşık 200 yıl süren bir hikâyesi vardır. İnsanlar tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi oluşturması sonucunda, dünya üzerindeki sıcaklığın artmasına “ küresel ısınma” denir. Jean–Baptise Fourier; Güneş’ten Dünya’ya ulaşan tüm ısının uzaya kaçmadığını ve atmosferde bir şeyin bu enerjiyi tuttuğunu, yani “atmosferin sera etkisi”ni 1920’lerde fark etmiştir. Yetmiş yıl sonra Svante Arrhenius o zamanki kömür yakma oranlarına bakarak üç bin yıl boyunca İsveç’in yumuşak bir havaya sahip olacağını ileri sürmüştür. 1938’de Guy Callender adlı bir buhar mühendisi İngiliz Kraliyet Meteoroloji Derneği’nde yaptığı konuşmada aşırı kömür kullanılmasından dolayı dünyanın ısındığını meteorolojik verilere dayanarak göstermiştir. I. Dünya Savaşı boyunca kütüphanede çalışmak zorunda kalan Militun Milankoviç, 1941’de geçmişte yaşanan buzul çağlarına neden olan astronomik nedenleri, 1950’lerde iklim bilimci Charles Keeling, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunu ölçmek için Hawaii’deki Mauna Loa Dağı’na tırmanarak dünyanın nefes alışverişi için yaptığı ölçümlerde fosil yakıtların tüketilmesinden dolayı karbondioksitte bir sabit artış olduğunu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Buna rağmen 1970’lerde gelecekte bizi küresel ısınmannın mı yoksa nükleer bir kışın mı beklediği tartışılıp duruyordu. Ancak 1975’te Syukuro Manabe ve Richard Weatherald bilgisayar modelleriyle karbondioksitin havada iki kat artması sonucu dünyanın ortalama hava sıcaklığında 3 °C artış olacağı hesaplanınca tehlike fark edildi. 1979’da daha geliştirilen modeller sıcaklık yükselmesinin 3,5 ile 3,9 °C arasında olabileceğini öne sürdü. 1990’dan sonra dünya genelinde küresel ısınma endişeleri baş gösterdi.

1- Doğal Nedenler

“İklim bilimi” konusunda çalışan bilim adamları, 1800’lerin sonlarından beri meydana gelen küresel ısınmayı analiz etmişler ve bazı bilim adamları, doğal oluşumun küresel ısınmaya sebep olduğunu savunmuştur.

a) Güneşin Etkisi: ESA (çevre yönünden duyarlı olan) bilim adamlarından Paal Brekke, iklim bilimcilerinin uzun süredir Güneş beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Güneş’in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık değişimini incelediklerini belirtmiştir. Bunun sonucunda güneşin manyetik alanı ve protonlar (atom çekirdeğinde pozitif yüklü parçacık) ile elektronlar (en küçük eksi elektrik yüküne sahip temel parçacık) biçiminde ortaya çıkan güneş rüzgârının, güneş sisteminde kozmik ışımalara karşı bir kalkan görevinde olduğu açıklanmaktadır. Güneşin değişken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ışımaları geçirmektedir. Kozmik ışımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, güneşten gelen radyasyon oranını değiştirerek küresel ısınma artışına neden olmaktadır.

b) Dünya’nın Prezisyon Hareketi: 1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin Milamkoviç, dünyanın güneş çevresindeki yörüngesinin her doksan beş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırk bir bin yılda dünyanın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma olduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının birçoğu dünyanın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içinde ise yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da dünyanın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.

c) El Nino’nun Etkisi: 1567 yıllarına kadar uzanan dönemde, Güney Amerikalı balıkçılar Doğu Pasifik Okyanusunda Ekvator ve Peru Kıyıları boyunca uzanan sıcak su dalgasının varlığına dikkat çekmişlerdi. Normalde soğuk ve güneyden kuzeye doğru akan suyun belirli yıllarda ( her yedi yılda iki kez) akış yönü değişiyor ve ısınıyordu. Bu olay en basit şekliyle balıkların beslenmesini etkiliyor ve balıkçılık için kötü bir dönem oluşturuyordu. Olay en şiddetli hâlini Christmas tatili (Hristiyanların Bayramı) döneminde aldığı için balıkçılar bu nedenini bilmedikleri tuhaf havaya İspanyolca “ Küçük İsa “ anlamına gelen “ El Nino” dediler. El Nino güney salınımları, küresel bir okyanus-atmosfer olayıdır. “El Nino ve La Nina”, Doğu Büyük Okyanus yüzey sularının sıcaklığındaki büyük salınımlar ve bunların yol açtığı atmosferik olayların genel adı olarak kullanılmaktadır. Dünyadaki rüzgâr sistemlerinin etkisi ile tropikal yağmurlar genellikle Endonezya üzerinden doğuya doğru yer değiştirir. Fırtınalar ve rüzgârlı yağışlar, dünyanın birçok bölgesinde mevsimlere bağlı olmayan hava olayları bir El Nino olayının olası etkileridir. El Nino’nun rüzgâr sirkülasyonunun normal kalıplarındaki değişimlerden dolayı meydana geldiği düşünülmektedir. Normalde bu enlemlerde rüzgârlar batı kıyılarına doğru hareket ederken sıcak yüzey suyunu da Endonezya ve Avustralya’ya doğru taşır ve soğuk suyun Güney Amerika kıyılarından yüzeye çıkmasını sağlar. Normal koşullarda okyanus çukurunun iki ucu arasında sıcaklık farkının büyüklüğü rüzgârların şiddetinde artmaya neden olurken bazı zamanlarda rüzgârların bilinmeyen bir nedenle zayıflaması batı Pasifik’teki sıcak suyun doğuya doğru hareket ederek Güney Amerika sahillerine ulaşması ve bu bölgedeki soğuk suyun yukarı çıkamaması sonucunu doğurmaktadır. Bu durum, dünyanın büyük bölümünde hava olaylarında görülen şaşırtıcı değişimlerle kendini gösteren El Nino dur.

El Nino hava olaylarında meydana getirdiği değişimler sonucu büyük ölçüde maddi zararlara (Peru kıyılarında bulunan soğuk ve besin bakımından zengin deniz suyunun sıcak ve besin bakımından fakir deniz suyu ile yer değiştirmesi sonucu balık yaşamında ve buna bağlı olarak ekonomide büyük kayıplar gözlenmektedir.) ve can kaybına sebep olmaktadır. Sıcak sular Ekvator ve Peru açıklarında ısı ve nemin yükselmesine sebep olarak normalde kurak olan bu ülkelerde selli yağmurlar ve fırtınalar meydana getirir.

2- Yapay Nedenler

İnsan faaliyetleri yerkürenin doğal sera etkisini arttırarak küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. Bu faaliyetler küresel ısınmanın yapay nedenlerini oluştrmaktadır.

a) Fosil Yakıtlar: Fosil yakıtlar, “mineral yakıtlar” olarak da bilinir. Hidrokarbon içeren kömür, petrol ve doğal gaz gibi doğal enerji kaynaklarıdır. Fosil yakıtlar endüstriyel alanda çok geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Enerji problemi açısından küresel ısınmanın önünü almak istiyorsak dünyanın enerji ihtiyacını nasıl karşılayacağımızla ilgili sorulara cevap aramalıyız. Bu konudaki güçlük şu anda enerji talebimizin; elektrik, ısınma ya da ulaştırma olsun neredeyse tamamen fosil yakıtlarla sağlanmakta olmasından kaynaklanmaktadır.

b) Sera Gazları: Sera gazları, ısıyı dünyanın atmosferine hapseden gazlara verilen isimdir. Sera etkisi, güneş ışığını, gazları, atmosferdeki parçacıkları kapsayan karmaşık bir işlemle yerkürenin yüzeyini ısıtmaktadır. Güneşten gelen ışınların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından emilir. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulaşan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak dünyayı ısıtmakta olduğundan yüzey ve atmosferin yere temas eden en alt katı olan troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarı bırakmayan seraları andırır, bu nedenle de “doğal sera etkisi” olarak adlandırılır. Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri Devrimi ile birlikte özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır. Bu etkinin yokluğunda dünyanın ortalama sıcaklığının -18 °C olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artışın sürmesi de dünyanın iklimsel dengelerinin bozulmasının nedeni olmaktadır. Bu doğal etkiyi arttıran “karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar” sera gazlı olarak adlandırılmaktadır.

Kaynak: Megep

Yorum yapmak için tıklayın.

"Yorum Yazın"

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yukarı