Murat Belge “Tarih Boyunca Yemek Kültürü” adlı kitabında;
“Yemek yemek de başlı başına bir kültür, bir yaşam biçimi aslında. Hani “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” denecek kadar belirgin farklılıklar var her toplumun yemek kültüründe. İnsanoğlu var olmaya başladığından itibaren doğada gördüğü her canlıyı nasıl yiyeceğe dönüştürebileceğinin hesabını yapmış sanki” diyor.
Toplumlar yemek kültürü üzerine kendini geliştirdikçe karşımıza ilginç tablolar çıkmıyor değil. Hemen hemen bir çok şehirde bulunan restoranlarda tanık olduğumuz öküz arabalarının tekerleğinden tutun bakraça kadar “köylü” sınıfının kullandığı çeşitli malzemeleri otantik bir görünüm sağlama adına kullandığını görüyoruz. Tabi burada ki temel amaç ziyaretçiye doğal bir görünüm sunma amacının ötesinde farklılık oluşturarak daha fazla kitleyi kendine çekerek ticari kazanç elde etme hedefleniyor.
Aslında buraya kadar herşey biraz normal. Ticari zekanın neler yapabildiğinin sayısız örneği var. Gelen müşteriyi memnun etme adına “alevli yemekler, hayvan silüetli meyve servisleri, fotoğraf entegreli pastalar” gibi akla gelebilecek bir çok yemeğe tanık olmuşuzdur.
Ancak gelin görün ki son zamanlarda bir konsept haline gelmeye başlanan kürek ile yemek servisi sınırları zorlayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Hayatında küreği eline almamış bir kentlinin karşına kürekle yemek servisi yaptığınızda kendini ne kadar mutlu hissettiği tam olarak anlamak mümkün değil. Birkaç yıl içerisinde “bana iki kürek karışık pirzola” diyeceğimiz günler yakın.