Bilgi
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nasıldır?
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) keneler yoluyla bulaşan, zoonotik enfeksiyona yol açan bir viral hastalıktır. Evcil ve vahşi hayvanların yanı sıra insanlara da bulaşabilen bu tehlikeli hastalık virüsü Bunyaviridae ailesinin Nairovirüs grubuna bağlı 100 nm büyüklüğünde bir zarflı RNA virüsüdür.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına yakalanan insanlarda çoğunlukla ağır geçer ve ölüm oranı –bazı kaynaklara göre- %30 civarındadır. Bu virüs keneler yoluyla bulaştığı için özellikle tarım ve hayvancılık ile uğraşan kişiler yüksek risk altında bulunmaktadır.
Günümüzde yeryüzünde yaklaşık 850 kene türü bilinmektedir. Bu hastalık daha çok Hyalomma isimli kene türünün ısırığı sonucunda meydana gelir. Hyalomma dışında bu hastalığı bulaştırabildiği 30’a yakın kene türünde tespit edilmesine rağmen, asıl olarak 7 türü aktif taşıyıcıdır. Sığır, inek, koyun ve keçi gibi çiftlik hayvanlarının yanı sıra; tilki, kurt gibi vahşi hayvanlarda da virüse rastlanmıştır. Ayrıca kuşlara ve küçük memelilere de bulaşabilir.
Kenenin doğrudan ısırması sonucunda meydana geleceği gibi hastalık (virüs) taşıyan çiftlik hayvanlarının etinin işlenmesi veya yenmesi sonucu veya enfekte olmuş hastalarla temasta da hastalık ortaya çıkabilir. Ayrıca enfekte olmuş kan ve kusmukla temasa geçmiş sağlık (laboratuvar hizmeti) çalışanlarında da görülmüştür. Nozokomiyal yol dediğimiz hastane kaynaklı enfeksiyonlarda bilinen bir bulaşma yollardan biridir.
Hastalık ilk olarak 1944 yılında Kırım’da köylülere yardım eden 200 Sovyet askerinde görülmüş ve ‘’Kırım kanamalı ateşi’’ olarak adlandırılmıştır. Ardından 1956 yılında Kongo’da görülen hastalığın, Kırım kanamalı ateşi ile aynı hastalık olduğu 1969 yılında anlaşılmış ve o günden itibaren de hastalık “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi” adıyla anılmaya başlanmıştır. Dünyanın bir çok bölgesinde rastlanan bu hastalık ile ilgili Türkiye’de ilk vaka 2002 yılında Tokat’ta görülürken Kırım Kongo Kanamalı Ateşi tanısı 2003 yılında konmuştur. Hastalığın ülkemizde görüldüğünün fark edildiği ilk yıllardan itibaren vaka sayısında artış meydana gelmiştir. Tanı konulamayan hastalar olduğu da dikkate alınırsa, endemik bir bölgede olduğumuz anlaşılmaktadır.
Nisan-Ekim ayları arasında görülen bu hastalık, Haziran-Temmuz aylarında pik yapmakta ve ağırlıklı olarak olarak İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeyi, Karadeniz Bölgesi’nin güneyi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzey illerinde (Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt, Tokat, Yozgat, Sivas, Amasya, Çorum, Çankırı, Bolu, Kastamonu, Karabük gibi illerde) yaygın olarak görülmektedir.
KKKA ‘ne yakalanmış insanlarda hastalık belirtileri genellikle; ateş, üşüme-titreme yaygın kas ağrıları, bulantı-kusma, ishal, yüzde kızarıklık, karaciğerde büyüme ve kanama ile kendini gösterir. Ateş, kırıklık, kas ağrısı, iştahsızlık, baş ağrısı, aşırı duyarlılık, sırt ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bölgesinde ağrı, bel bölgesinde ağrı gibi belirtiler ile ani olarak başlamaktadır. Bazen bu bulgulara kusma, karın ağrısı ve ishal ilave olabilmektedir. Gövde ve kol ve bacaklarda cilt içi kanama görülebilir. Burun kanaması ve değişik alanlarda kanama bulguları bulunabilir.
Hastalığın kesin tanısı alınan kanın serum örneğinde PCR (Real Time) ile viral RNA’nın ya da ELISA ile spesifik IgM antikorlarının gösterilmesi ile konulmaktadır. En hızlı yöntem, IgM sınıfından antikorları 5-6 gün ve IgG sınıfından antikorları 7-10 günde saptayan ELISA yöntemidir.
İlk kene ısırığından itibaren yaklaşık 2 ile 12 gün arasında değişen bir kuluçka süresi vardır. Hastane kaynaklı enfeksiyonlarda ise (nozokomiyal enfeksiyon) kuluçka süresi 3 ile 10 gün arasında değişmektedir.
Kuluçka Süresi; hastalık yapıcı organizma, vücuda girdiği zaman üremeye başlar. Üreyerek hastalık belirtilerini ortaya çıkaracak sayıya gelmesi belli zaman alır. Mikrobun vücuda girdikten hastalık belirtilerinin (ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, ishal, kusma vb.) ortaya çıkmasına kadar geçen zamana kuluçka süresi denir.
Kuluçka süresinin ardından grip-benzeri belirtiler görülmeye başlar. Bunlar yaklaşık bir hafta sonra dinebilir. Bununla birlikte hemoraji (kanama) belirtileri rahatsızlığın ilk 3-5 gününde görülmeye başlar. Öncelikle duygudurumda dalgalanma, ajitasyon, zihinsel karmaşa ve boğaz peteşileri. Daha sonra burun kanaması, kanlı idrar ve kusma görülür. Karaciğer şişer ve ağrır. Trombosit (kanamanın durdurulmasını sağlayan kan hücreleri) ve Lökosit (vücudun mikroplara karşı savunmasında başlıca rolü oynayan hücreler) sayısında düşme meydana gelir.
Kan, Akyuvarlar (Lökosit), Alyuvarlar (Eritrosit) ve Kan Pulçukları (Trombositler) olmak üzere üç kısma ayrılır. 1 mm3 kanda ortalama Lökosit 4.000–8.000, Eritrosit 5.000.000, ve Trombositler de 150.000–400.000 adettir.
Ayrıca karaciğer enzimleri olan Aspartat Amino Transferaz (AST), Alanin Amino Transferaz (ALT) ve Laktat Dehidrogenaz (LDH) oranlarında yükselme görülür. Semptomların ilk ortaya çıkışından 9-10 gün sonra hastalar iyileşme belirtileri gösterir, fakat %30’u rahatsızlığın ikinci haftasında ölüm meydana gelebilir.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Riskli Değerler;
- Akyuvar/ Beyaz Küre (Lökosit ) Sayısı < 10 000/mm3 ve altında. (Lökopeni)
- Kan Pulçukları (Trombosit ) Sayısı < 20 000/mm3 ve altında. (Trombositopeni)
- Aspartat Amino Transferaz (AST) > 200 U/L ve üstünde.
- Alanin Amino Transferaz (ALT) > 150 U/L ve üstünde.
- Kısmi Tromboplastin –Pıhtılaşma- Zamanı (PTT) > 60 saniye ve ve üstünde.
- Kanın Pıhtılaşmasında Görev Alan (Fibrinojen) < 110 mg/dl altında.
Sindirim sistemi hemorajıyla (kanamasıyla) ilişkilendirilen siyah, katran gibi dışkı anlamına gelen Melena ve bilinç değişikleri olan hastalar ölüm açısından yüksek risklidir.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) enfeksiyonunun tipik seyri dört dönemden oluşur. Bu dönemler; kuluçka (inkubasyon), kanama öncesi (prehemorajik), kanama (hemorajik) ve iyileşme dönemleri (konvelesan) dönem olarak sınıflandırılabilir.
1- Virüsün bulaşması ile hastalık gelişmesi arasında geçen süre kuluçka dönemi olarak adlandırılır. Bu süre; kene ile ısırılma sonucu bulaşlarda 1-3 gün, en fazla 9 gün; enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu olan bulaşlarda 5-6 gün, en fazla 13 gün olabilmektedir.
2- Kanama öncesi dönem, 1-7 gün sürmektedir. Genellikle gribal enfeksiyonu taklit eden klinik belirtiler vardır. Üşüme ve titremeyle yükselen ateş, kas ve eklem ağrısı, halsizlik, iştahsızlık en sık görülen belirtilerdir. Bazen bu dönemde ishal, bulantı, kusma, karın ve boğaz ağrısı ve konjunktivit de görülebilir.
3- Kanama dönemi, hastalığın 3-5. günlerinde başlar. Kanama bulguları peteşilerden büyük hematomlara kadar değişebilir. En sık kanamalar; burun, gastrointestinal sistem, idrar yolları, vajina ve solunum yollarından olmaktadır. İç organlara ait kanama bulguları saptanabilir. (Deri altındaki kanamalar küçük iğne ucu büyüklüğünde ise peteşi, büyük ise purpura, 1cm den daha büyük ise ekimoz olarak tanımlanmaktadır.)
4- İyileşme dönemi, hastalığın görülmesinden itibaren 10 ile 20 gün sonra başlar. Ateş, 9-20. günler arasında düşmeye başlar. Tam olarak iyileşme süreci 4 hafta veya daha uzun sürebilmektedir.
Günümüzde hastalığa özgül spesifik bir ilaç tedavisi olmadığı için tedavi çoğunlukla semptomatik (hastalığı tam olarak tedavi etmeden hastalık belirtilerini ve bulgularını yani etiyolojisini ortadan kaldırmaya yönelik her türlü tıbbi tedavi) ve destek tedavisini içerir. Sıvı ve elektrolit tedavisi ile trombosit, eritrosit, tam kan ve taze donmuş plazma gibi kan ve kan ürünleri uygulaması ve gerektiğinde solunum ve dolaşım desteği ile parenteral beslenme (serum) gibi destek tedavileri yapılmaktadır.
Ribavirin adlı bir ilacın ağızdan 10 gün süre ile uygulanmasının, yani oral ribavirin tedavisinin etkinliği kesin değildir. Bir kısım araştırmalar ilacın etkin olduğunu bildirmekte ise de ülkemizden yakın zamanda yayınlanan çok merkezli bir araştırma etkin olmadığı yönündedir. İlacın etkin olup olmadığına karar vermek için ileri klinik araştırmalar gerekmektedir. Hastalığı geçirenlerden elde edilen veya atlardan elde edilen bağışık serum uygulaması etkin olabilir. Bu konuda da araştırmalar devam etmektedir. Hastalığı geçirenlerin ömür boyu bağışıklık kazanabileceği bilinmektedir.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Normal Değerler;
Akyuvar/ Beyaz Küre (Lökosit/WBC ) Sayısı: Lökositler ve akyuvarlar olarak da bilinen beyaz kan hücreleri (WBC’ler), bağışıklık sisteminizin çok önemli bir parçasıdırlar ve vücuttaki virüsleri, bakteri ve mikropları yok ederek, enfeksiyonlarla savaşmanıza yardımcı olurlar. Lökosit (WBC) miktarı çocuk ve yetişkinler için normal değerleri, kanda mikrolitre başına 4.500 ila 11.000 arasındadır. Beyaz kan hücresinin mikrolitre başına 4000’in altına düşmesine Lökopeni veya düşük WBC sayısı denir. 15.000’in üzerindeyse lökosit yüksekliği olarak adlandırılır.
Kan Pulçukları (Trombosit/PLT) Sayısı: PLT (platelet) kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücre pulcuklarıdır. Trombosit de denilen bu renksiz yapılar kırmızı ve beyaz kan hücrelerinden daha küçüktür, sayıları kan tahlilleri ile saptanır. PLT’nin normal değer aralığı her mikro litrede (litrenin milyonda biri) 150.000 ile 400.000 arasıdır.
Aspartat Amino Transferaz (AST): AST, amino asit metabolizmasında görev alan bir enzimdir. Hücre içinde yoğun şekilde bulunan bu enzim, hücrenin hasarlanması sonucu kana geçer ve kan seviyeleri yükselir. Karaciğer başta olmak üzere böbrek, iskelet kası, beyin ve kalp kası yapısında bulunur. Karaciğer hasarı yapan çeşitli hastalıkların tanısında ve takibinde sık kullanılır. Karaciğer hücre hasarına en duyarlı testlerden birisidir ve ALT ile birlikte değerlendirilir. Yetişkinlerde, 0-35 U/L; Yenidoğanda, 15- 60 U/L ortalama değerlerdir. Kadınlarda erkeklere göre daha düşüktür. Yaşlılarda ise yetişkinlere göre hafifçe daha yüksektir.
Alanin Amino Transferaz (ALT): Hücre içi bir enzim olan Alanin Amino Transferaz karaciğer ve böbrekte yüksek, iskelet ve kalp kasında ise düşük miktarlarda bulunur. Bu enzim amino asit metabolizmasında görevlidir. Hücre içinde yüksek, kanda ise düşük miktarlarda bulunur. Eğer hücre hasara uğrar ve bütünlüğü bozulursa (veya ölürse) hücre içindeki bu enzim kana geçer ve kandaki seviyeleri de yükseltir. Yani hücre hasarını dolaylı yoldan gösterir. Erkeklerde, 10 – 40 U/L; Kadınlarda, 10 – 35 U/L normal ortalama değerlerdir. Çocuklarda ise erişkinlerin 2 katı kadar yükseklik görülebilir.
Kısmi Tromboplastin –Pıhtılaşma- Zamanı (PTT): PTT, kanınızın pıhtılaşması için gereken süreyi belirtir ve bu sayı 18 ila 28 saniye arasında olmalıdır. Sayılarınız daha yüksekse, pıhtılaşma ve pıhtılaşmayı önleyen karaciğer hasarına işaret edebilir.
Kanın Pıhtılaşmasında Görev Alan (Fibrinojen): Karaciğerde üretilen ve yarı ömrü yaklaşık 4 gün olan bir glikoproteindir. Pıhtılaşma mekanizmasında görevli temel faktörlerden birisidir. Yetişkin (200 – 400 mg/dL), Yeni Doğan (125– 300 mg/dL)
Enerji Üretiminde Görev Alan LDH (Laktat Dehidrogenaz): Vücudun enerji üretiminde rol alan bir enzimdir. LDH iskelet kasları, kırmızı kan hücreleri, kalp, karaciğer, beyin, böbrekler ve akciğer gibi vücudun birçok yerinde bulunur. Genelde hücre veya dokular zarar gördüğünde, LDH buralardan kana karışır. LDH miktarındaki yükseliş dokularda bir hasar olduğu anlamına gelebilir. LDH normal değeri; yetişkinlerde 110 – 240 IU/L’dir.
Enerji Üretiminde Görev Alan Kreatin Fosfokinaz (CPK): CPK, CK olarak da adlandırılabilir. CPK (Kreatin Fosfokinaz) birçok farklı doku ve hücrelerde üretilen ve vücut enerjisini sağlayan bir tür enzimdir. Kreatin kinaz testi ise kaslardaki olası bir iltihabı tespit etmek için kullanılır. Kreatin fosfokinaz (CPK) kalp, beyin, ve kaslarda bulunan bir enzimdir. Normalde kanda düşük düzeylerde bulunan CPK’nın esas kaynağı iskelet kaslarıdır. Kas hasarı meydana geldiğinde, hasarlanmış hücreden CPK salgılanarak kana karışır ve kandaki CPK seviyesi yükselmeye başlar. Kanda yüksek seviyelerde bulunması kaynaklandığı dokuda hasar olduğunu gösterir. CPK normal değerleri, 1 aydan büyük çocuklar ve yetişkinlerde 22-200 IU/L‘dir. 200 IU/L ve üstü CPK değerleri yüksek olarak kabul edilir. Bu sağlıklı aralık test tekniklerine ve kişiye göre değişkenlik gösterir.
Aşağıda verilen değerler testin yapıldığı laboratuvara, kullanılan metoda ve testin yapıldığı cihaza göre değişiklik gösterebilir.
Kandaki CK düzeyleri:
Erkeklerde:
- 6-11 yaş arası: 150-499 U/L arasında,
- 12-17 yaş arası: 94-499 U/L arasında,
- 18 yaş ve üzerinde: 52-336 U/L arasında,
Kadınlarda:
- 6-7 yaş arası: 134-391 U/L arasında,
- 8-14 yaş arası: 91-391 U/L arasında,
- 15-17 yaş arası: 53-269 U/L arasında,
- 18 yaş ve üzerinde: 38-176 U/L arasındadır.