Her sene muhakkak bir haber sitesinde veya bir sosyal medya platformunda kesinlikle karşılaşabileceğiniz efsanelerden biri yakıtsız motor olayı. Aslında bu sadece ülkemizde değil bir çok ülkede denk gelebileceğiniz konulardan biri. Ancak nedense ülkemizde soğuklar artmaya başlayınca biri düğmeye basıyor ve aniden haber köşelerinde falanca ustamız yakıtsız motoru buldu haberi geçiyor.
Bu olayımızda genellikle bir veya bir-kaç motor ustasının el ele verip yakıtsız motor yaptığına dair haber başlığı üretiliyor. Ortada canavar gibi –vır vır vır- çalışan bir motor veya tekerlek görülüyor. Yapılan bu haberin içeriğinde –her zaman olduğunu gibi- dünyada bir ilk olduğu, kendilerine destek verildiği halde seri üretime geçebilecekleri, devletten –her nedense- maddi yardım beklediklerini, yol bulurlarsa 100 bin km gideceği gibi açıklamalara rastlamanız mümkün.
İnsanımız bu konularda pek naif değil. Haliyle bu haberlere eleştiri olunca –etki tepki- biraz sert oluyor. Eleştiren kişiye adeta insanlığın önündeki bir engel gözüyle bakılıyor. İpe giden Galileo gibi “ama hakim bey dünya dönüyor” diyesimiz geliyor.
Gerçekten yakıtsız motor mümkün mü?
Şimdi gelin hep beraber şu olayı netliğe kavuşturalım.
Hareketle ilgili en temel kanunlar, Newton’un hareket kanunları olarak adlandırılan Isaac Newton tarafından hareket eden bir cismin davranışlarının incelenmesi ile elde edilmiş olan kanunlardır. Bu kanunlar aynı zamanda klasik mekanik kuramlarının temelini oluşturur. Bu kanunlardan Newton’un I. Hareket Kanunu (diğer adıyla eylemsizlik) diyor ki: Bir cisme etki eden net bir kuvvet yoksa, o cisim durur ya da sabit hızla doğrusal hareket yapıyorsa bu hareketine devam eder. Daha basitçe açıklarsak bir cismi hareket ettirmeniz için bir kuvvet gerekiyor. Kuvvet söz konusu değilse hiçbir cismi yerinden oynatamazsınız. Newton’un üçüncü yasasına göre bir cisme, bir kuvvet etkiyorsa; cisimden kuvvete doğru eşit büyüklükte ve zıt yönde bir tepki kuvveti oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken bu kuvvetlerin aynı doğrultu üzerinde olduğudur. Bu yasa çoğu zaman şu cümle ile basitleştirilebilir, her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır. Bunu da basitçe açıklarsak aslında bir cismi ittiğinizde aslında o cisimde sizi aynı güce yakın itiyor demektir. Eğer kuvvetiniz etki ettiğiniz cisimden büyükse hareket ettirirsiniz.
Hadi bunu boş verin. (Anlaşılmamış olabilir)
Termodinamik, enerji ile ilgilenen temel bilimlerden biridir ve mühendislik eğitiminde temel öğelerinden biridir. Bilindiği üzere Termodinamiğin 4 temel yasası vardır. Bu yasalardan birincisi veya diğer adıyla bilinen enerjinin korunumu yasası kısaca şöyle der; bir sistemdeki toplam enerjinin değişmeyeceğini ifade eder—geçen zaman boyunca miktarının sabit kaldığı söylenir. Enerji ne yok edilebilir ne de yoktan var edilebilir, ama enerji türü değişebilir, örneğin, dinamitin patlaması esnasında kimyasal enerji kinetik enerjiye dönüşebilir. Enerji korunumu yasası gereği birinci tür devir-daim makinesinin çalışması imkansızdır. Başka bir değişle, dışarıdan enerji almayan bir sistem, çevresine sahip olduğundan daha fazla enerji sağlayamaz.
Neyse buda biraz kafa karıştırmış olabilir.
Daha sadeleştirerek yazalım. Yukarıdaki kanunlar evrensel kanunlar diyor ki bir cismi hareket ettirmeniz için bir kuvvet gerekir. Öyle başı buyruk bir cisim durup dururken hareket etmez. Hareket ettirmeniz için bir kuvvete gereksinim duyarsınız. Kuvveti sağlayan enerjiyi ise yoktan var edemezsiniz. Ancak enerjiyi başka bir enerjiye dönüştürebilirsiniz. Örneğin kömürün kimyasal enerjisinin yakılarak termal enerjiye dönüşümü, bir barajdaki türbinin mekanik enerjisinin elektrik enerjisine dönüşümü gibi. Enerjiyi depolayabilirsiniz. Günümüzde kullanılan bataryalar/piller buna en iyi örnektir.
Dünyalılar özellikle Termodinamiğin I. Yasası (Enerjinin Korunumu Yasası) henüz keşfedilmeden o gothic karanlık ortaçağda bir çok bilim adamı devirdaim makinaları ile uğraşmış durmuştur. Tabi akıllarından geçen şey sürekli, duraksamadan enerji üreten, hareket eden makinalar bulmaktı. Ancak çok sonradan enerjinin korunumu yasası çıkınca böyle bir makinanın imkansız olduğu görüldü. Tabi bu buluşlar aynen çöp oldu. Anlaşıldı ki söz konusu devirdaim makinasını ancak ve ancak sürtünmesiz, yerçekimsiz bir ortamda çalışabilirdi. Tabi dünyamızda böyle bir ortamı bulabilirseniz ne ala!
Hatta ve hatta Honnecourt , Laplace, Leonardo Da Vinci gibi saygın bilim adamları bu yolda pey kafa yormuş, günlerini, aylarını bu işlere verdikten sonra pes etmişlerdir. Çünkü hiçbir şekilde sonsuz enerji mümkün değildir.
Yukarıda açıkladığımız bilgiler ışığında hareket edecek bir sistem veya hareket halindeki bir sistem sürekli olarak enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Bunun ana nedeni elbette ki –daha çok- sürtünme ve dış kaynaklı bir çok faktörden kaynaklanan enerji kaybıdır. Daha az enerji ile daha çok hareket istiyorsanız sürtünmeyi minimum düzeye indirmeniz gerekecektir. Ancak bu verilen enerji hiç bir zaman yok olma eşiğinde olamaz. Siz manyetik bir alanda daha ez enerji ile (bakınız yeni trenler) sürtünmeyi daha aza indirgeyip daha fazla hız ve daha fazla yük ile seyahat edebilirsiniz. Ancak bunun için o ortamı oluşturmanız gerekecektir. Siz rampada duran 1 tonluk aracı yukarı çekmek istediğinizde hiç enerji olmadan yada standart harcadığı enerjiden daha düşük enerji harcamasını bekleyemezsiniz. Bilim yanılmaz.
Bakın bir araç motoruna dışardan hiçbir enerji veya enerjiye dönüştürülebilir yakıt olmadan çalıştıramazsınız. İmkansız! Bir motor var ve yakıtsız çalışıyor! Böyle bir şeyin mümkün olması bırakın bilimsel açıdan insan aklı bile almıyor.
Şimdi şöyle bir eleştiri gelebilir. “Yahu amaç yakıtsız değil! Daha az enerji ile daha fazla hareket!”
Yaw elin oğlu 1.5 tonluk araca 1.0 motor koyup 115 Tork, 200 Beygir güç vermiş ardından km’de 0.044 Litre yakıt harcamasını sağlamış. Daha neyin hesabı! Volkswagen yaklaşık 20 milyar dolar Ag-Ge ile binlerce mühendisinin biz motoru daha nasıl iyi yapabiliriz diye günlerce kafa yorsun sen kalk adamın motoruna ayar çek sonra yakıtsız motor buldum ama kimse yardım etmiyor diye veryansın et. Tamam belki ustamız iyi niyetlidir, kafasında deli projeler vardır, geleceği düşünüyordur. Bu fikri kesinlikle küçümsemiyorum. Hatta saygı duyuyorum. Ancak gerçeklik duracağımız noktadır. Bu noktadan sonra alkışlamak deyim yerinde ise abesle iştigaldir.
Selametle.