Sonu gelmeyen istek, tutku… Şüphesiz ki elde etmenin ilk kurallarından biridir hırs. Arzuya, hedefe, başarıya ulaşabilmenin temel taşı belki de… Peki neden hırsı, hırslı olmayı kötü karakter olarak adlandırırız, algılarız bir çoğumuz? Bana göre hem yanılıyor, hem de yanılmıyoruz. Çünkü, hırsın ardına gizlenen duygunun niteliğidir onu iyi ya da kötü yapan. Olumsuzluklar ve bencillik duygusuyla beslenen hırs hiç şüphe yok ki kuşku, korku, mutsuzluk, tatmin olamama, karamsarlık, kıskançlık, kin, yetersizlik, kendini aşağı hissetme, ukalalık, riya, yalakalık gibi daha birçok duyguyu da beraberinde taşır. Bu hislerle beslenen hırsın sahibi, zamanla çevresinin ötesinde kendisine de zarar vermeye başlar.
Hırs ve ona eşlik eden bu habis duygular kanser, kalp ve damar hastalıkları, ülser, migren, kaygı bozuklukları, depresyon gibi birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlığa davetiye çıkartır. Bunların yanı sıra hırs, amaç ve hedefleri gerçekçi sınırlar içinde olduğu, kişiyi üretmeye, yeniliğe götürdüğü müddetçe olağan yaşamın iyi bir parçası sayılabilir.
Nelson Madela‘nın dediği gibi “Başarılana kadar, her şey imkansız görünür”. Başarı için imkansızlık düşüncesini yenmek, onu yenebilmek içinse hırsı devreye sormak gerekir. ‘Hırs deyip geçmeyin, bu dünyada ne yapılırsa onun sayesinde yapılır. ‘ (Anatole France). Kavgalar, savaşlar, icatlar,… Bir yanı beyaz, diğer yanı siyahtır hırsın. Önemli olan hangi renginin ahengiyle hareket edeceğindir. Çünkü zorla hırslı bir insan olamayacağın gibi, olan hırsından da arınman pek mümkün değil. Ama mizacındaki bu tutkuyu ne tür duygularla pekiştirip kullanacağın tamamen senin elinde. Hedefini belirle, ona odaklan, hırsını tetikle ve başar. Ama o yolda önüne geleni değil, sadece önüne gelen engelleri temizle. Hedefin başkalarının mutsuzluğu, kaybı olmasın. Şüphesiz ki hırsın galip gelecek. Ancak mutsuz olan, kayba uğrayan yalnızca o başkaları olmayacak. Sahte ve geçici mutluluğun, sonsuz bir mutsuzluk ve kayba mahkûm edecek seni. Unutma! ‘Hırs ile mutluluk, birbirlerini hiç görmezler. ‘ (Benjamin Franklin)