Duygu… Anlaşılması oldukça zor kavram. Nasıl oluştuğu bizi hep düşündürmüştür. Karşımıza çıkana, ya da bir olaya karşı ne hissettiğimiz, nasıl hissettiğimiz kafamızı kurcalayıp durmuştur. Bu kimi zaman sevinç, kimi zaman korku, kimi zaman üzüntü vs. hatta kimi zaman da bu hissimizin adını koyamamışızdır. İşte her ne olursa olsun bu hislerimizin ortak adı var o da duygu. Beynimizin bize hissettirdiği bazıları zihinsel bazıları ise hormonsal sebeplerden dolayı oluşan hislerdir.
Duygular beyinde başlar, farkına varılır ve sonra sinir sistemi aracılığıyla bedene yansımaları olur. Öncelikle duyguları ortaya çıkaran bir olay yaşanır, nöronlar tetiklenir ve sonra suratınızda duygunun niteliğine göre ifade oluşur. Sevindiğimizde gülümsememiz, üzüldüğümüzde ağlamamız gibi. Fakat bu durum herkes için geçerli değil bazı kişiler vardır ki soğuk, duygusuz varlıklar olarak tanımlanırlar. Bu kişiler kızdıklarında, sevindiklerinde, üzüldüklerinde onların yüzündeki ifadeden anlamak imkansızdır. İşte bu tür kişiler ‘aleksitimi’ olarak ifade edilir.
İlk defa 1970 yılında psikanalist Sifneos tarafından kullanılmıştır. Eski Yunanca’da alexo; kovmak ve thumos; ruh, duygu kökünden oluşuyor. Türkçe ‘duygusal sağırlık’ ya da ‘duygusal körlük’ olarak tanımlanır. Aleksitimi duyguları algılama, tanımlama, açıklama konusunda yetersiz olmak olarak ifade edilir. Bu tür kişiler acılarını, özlemlerini, sevgilerini, öfkelerini ifade edecek duyguların farkında olmayıp bunları ifade edecek sözcüklerden aciz insanlardır. Duygusal hayatları kısır olan bu kişiler derin bir iç dünyaya sahip değillerdir ancak dışardan gelen uyaranlarla harekete geçerler. Bu tür kişiler çocukluklarında sevginin şefkatin yeterince olmadığı ve ifade edilmediği ailelerde yetişmişlerdir.
Uzmanlar, beynin sağ yarımküre hasarı olan kişiler de aleksitimik belirtilerin görüldüğü aynı zamanda beynin sağ ve sol yarımküre arasındaki bağın bozulması da aleksitimiye neden olduğunu belirtmişlerdir.
Aleksitimi erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülüyor. Malum herkesin bildiği bir gerçek var ki kadınlar daha sözeldir, sözlü dünyaları daha gelişmiştir.
Genellikle az gelişmiş toplumlarda görülen aleksitimi durumu ülkemizde de özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüksek oranda görülmektedir. Eğer sizde duygularınızı ifade etmekte zorlanıyor, karşınızdakinin duygularını anlamakta zorluk çekiyor, tabir-i caizse robot gibi davranıyorsanız, mide, bağırsak, baş ağrısı vs gibi belirtilere sahipseniz aleksitimik olabilirsiniz.
Bu hastalığın tedavisi mümkün mü? Elbette. Şöyle ki bilişsel davranışçı terapiler yani psikoterapi ile kişilerin duyguları kavrayabilme ifade yetersizliğinin kaynağını anlayabilmeleri sağlanabiliyor.
Malum teknoloji çağındayız sürekli akıllı telefonlar, bilgisayarlar ile kendimizi etraftan soyutlamaya insan ilişkilerimizi azaltmaya devam ediyoruz hal böyle olunca da aleksitiminin gitgide artması kaçınılmaz oluyor. Peki ne yapalım? İnsanlarla doğru ve düzgün iletişimde bulunalım, karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak için çaba gösterelim, eskisi gibi gözümüzün içine bakarak iletişim kuralım, sanaldan çıkıp gerçek dünyaya dönelim, kendimize duvar örmek yerine duvarları yıkalım!
‘Bir duygu acıya neden olmaz. Asıl acı ve ızdıraba yol açan şey, bir duyguya direnilmesi veya bir duygunun bastırılmasıdır.’