Zehirli hayvanlar denildiğinde genellikle aklımıza “yılanlar, çiyanlar, akrepler” gibi bir sürü hayvan geliyor. Tabi bu hayvanlar hobi olsun veya arada sırada farklı canlıları zehirleyelim diye bu zehirlerini kullanmıyorlar. Zehir tamamen savunma, saldırı veya öldürme sonrası beslenme amacıyla kullanılan genellikle sıvı yapıda bir bileşime sahip olan organik maddelerden (daha çok proteinden) oluşuyor.
Hayvanların salgıladıkları bu zehirler sadece kendileri için değil insanoğlunun araştırmaları sonucunda tıptada (özellikle sağlık alanında) sıklıkla kullanılıyor. Örnek vermek gerekirse, akrep zehiri bypass ameliyatları sonrasında damarların tıkanmasını engelliyor. Ayrıca kontrast maddelerle birlikte kullanıldığında vücuttaki tümör hücrelerini görünür hale getiriyor. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
Dünyanın en zehirli hayvanı sıralamasında genellikle yılanlar ilk sırada yer alıyor. Tabii tüm yılanlar zehirli değildir. Zehirli olanlar dişlerindeki kanallar vasıtasıyla zehirlerini akıtacak şekilde özelleşmişlerdir. Yılanlar dışında çiyanlar, denizanaları, örümcekler, akrepler, balıklar gibi bir çok tür zehirli bir yapıyla donatılmışlardır.
Mulga Yılanı (Pseudechis australis) diğer bütün zehirli canlılardan daha fazla zehir üretiyor. Avustralya’nın büyük bir kesiminde görülebilen ve pullarının pürüzlü olmasıyla ünlenen bu yılan türü bir çok canlı için oldukça tehlikelidir. Queensland Üniversitesi’nden Doktor Bryan Fry’a göre; Mulga yılanı bir defada 1,3 gram zehir sağılabildiğini belirtiyor. Kral kahve yılanı adıyla da bilinen bu yılan türü Avustralya’da oldukça yaygın. Ancak zehirli yılan sayısı çok olsa da yılan sokması vakalarına fazla rastlanmıyor.
Kutu Denizanası (Chironex fleckeri), dünyadaki en zehirli hayvan olarak kabul edilmektedir. Denizanası 60 adet dokungaça, her bir dokungaçın taşıdığı yaklaşık 5 milyara yakın yakıcı kapsül, anında avlarını sersemleten veya öldüren çok güçlü bir toksin içermektedir. Dokunçlarının boyu 3 metreyi bulan bu denizanası türünün zehri bir insanı 90 dakika gibi kısa bir süre içinde öldürebilir. Avustralya Darwin’de sıklıkla rastlanan Kutu denizanası karada ya da denizde öldürme yeteneğiyle türünün en tehlikelisi olarak bilinmektedir. 1884-1996 yılları arasında Avustralya’da bilinen en az 63 ölümle “dünyanın en ölümcül denizanası” olarak tanımlanmıştır. Bir türdeki zehirin 60 yetişkin insanı öldürmek için yeterli olduğu söylenmektedir.
Kral kobra (Ophiophagus hannah), dünyanın en uzun zehirli yılanı olarak bilinmektedir. Uzunluğu 6.7 metreye ve ağırlığı da 9 kilograma kadar çıkabilen bu tür Güneydoğu Asya’dan Hindistan’a kadar çok geniş bir yaşam alanına sahiptir. Kral kobranın cins ismi olan Ophiophagus “yılan yiyici” anlamına gelir. Bu yılanların diyetinde öncelikle, aralarında pitonların ve hatta kendi türünün daha küçük üyelerinin de bulunduğu, diğer yılanlar yer alır. Kral kobralar Hinduizmde yok oluşun ve yeniden oluşumun tanrısı Shiva‘nın habercisiolarak görülür. Kral kobranın zehiri nörotoksiktir (sinir zehiri) ve tek bir ısırıkta bulunan miktarı ile 20 insanı öldürebilecek güçtedir. Öldürücülük oranı %75’e kadar çıkabilir ancak ısırıkların büyük çoğunluğu öldürücü olmayan dozda zehir içerir. Kral kobranın zehiri öncelikli olarak nörotoksiktir, böylelikle kurbanın merkezi sinir sistemine saldırır ve çabucak şiddetli bir acıya, bulanık görüş, vertigo, uyku hali ve felce sebep olur. İlerleyen dakikalarda, kardiyovasküler çöküş meydana gelir ve kurban komaya girer. Sonrasında solunum yetmezliği ile birlikte ölüm meydana gelir. Korkunç şöhretlerine ve ölümcül ısırıklarına rağmen kral kobralar çekingen ve kapalı hayvanlardır,insanlarla karşılaşmaktan mümkün olabildiğince kaçınırlar. Bu tür içinde Naja kaouthia, Russell engereği (Daboia russelii), pama (Bungarus fasciatus) gibi kral kobradan çok daha ölümcül ısırıklara sebep olan yılanlar bulunur.
Mermer Koni Salyangoz (Conus marmoreus), tıpkı diğer zehirli hayvanlar gibi oldukça tehlikeli yapıya sahiptir. Kancaları içinde 200 farklı zehir bulunduran bir iğne taşır. Mermer yüzeyli salyangoz da denir. Koni salyangozları yumuşakçalar arasındaki en güçlü zehre sahiptir. Boyu sadece ortalama bir insan eli boyundadır. Zehirinin bir damlası, 20’den fazla insanı öldürecek kadar güçlüdür. Eğer ılık tuzlu su ortamında (bu salyangozların sık sık bulunduğu yerlerde) görürseniz toplamayı aklınızdan geçirmeyin. Tabii ki, bu zehirinin asıl amacı avını yakalamak, sizi öldürmek değil. Bir koni salyangozu sokması belirtileri hemen başlayabilir veya günlerce başlangıçta gecikebilir. Zehir insanın sinir sistemini felç eden nörotoksinler (sinir zehiri) ve baş ağrısı, ateş, kusma, böbrek yetmezliğine neden olan bazı zehirler içerir. Hatta bazı koni salyangozları kanı pıhtılaştıran (hemotoksin ve neurotoxin) zehirler bile içerir. Bununla birlikte, koni salyangozununun zehri ile yaklaşık 30 insan ölümü kaydedilmiştir. Koni salyangozu, avını enjekte etmek için kas kasılmasıyla fırlattığı zehirle dolu bir “zıpkın” kullanır. Bu etobur yumuşakçalar ve genelde balık yer. 600’den fazla alt türü vardır.
Mavi Halkalı Ahtapot (Hapalochlaena), ölümcül zehre sahip ahtapot türleridir. Ağırlıkları türlere göre değişmekle birlikte 10 – 100 gr arasındadır. Yengeç ve karides gibi kabuklularla beslenir. Ayrıca, mercan kayalıklarındaki balıkları da avlar. Avlarını nörotoksin etkiye sahip çok güçlü zehriyle felç ederek avlar. Birkaç dakika içinde 26 yetişkin insanı öldürecek kadar zehir taşımaktadır. Ancak halihazırda bir panzehiri yoktur. Şu anda dünyanın en zehirli hayvanlarından biri olarak tanınmaktadır. Ağrısız ısırığı zararsız görünebilir, ancak ölümcül nörotoksinler hemen etkisini göstermeye başlar. Kas zayıflığı, uyuşukluk, ardından bırakma, nefes alma ve nihayetinde ölümle sonuçlanır. Japonya’dan Avustralya’ya, Pasifik Okyanusu’ndaki gelgit bölgelerinde bulunabilirler.
Akreplerin çoğu insanlara göreceli olarak zararsızdır, çünkü sokmalar sadece lokal etkiler yaratır (ağrı, uyuşma veya şişme). Bununla birlikte, Death stalker (Leiurus quinquestriatus) çok tehlikeli bir türdür, çünkü zehiri şiddetli ve dayanılmaz bir ağrıya, ardından ateşe, ardından komaya, konvülsiyonlara, felce ve ölüme neden olan güçlü bir nörotoksin içermektedir. Neyse ki, bu akrep sokması aşırı acı verici olsa da, sağlıklı ve yetişkin bir insanı öldürmek pek mümkün değildir. Genellikle küçük çocuklar, yaşlılar veya halsizler (kalp rahatsızlığı olan) risk altındadır. Bu akrep türleri genellikle Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da yayılmıştır.
Taş balığı (Synanceia verrucosa), dünyadaki en zehirli balık türü olarak kabul edilmektedir. Adını elbette sahip olduğu görünümünden almaktadır. Tropik sularda, zemine kolayca karışarak saklanabilmektedir. Daha çok Hint ve Pasifik okyanuslarında yaşamaktadır. Zehrini sırt yüzgecindeki dikenlerinde taşımaktadır. Sırt bölgesi her omurgaya bağlı iki keseden zehir salgılayan 13 dikenle kaplıdır. Zehiri, penetrasyon derinliğine bağlı olarak olası şok, felç ve doku ölümüyle ciddi ağrıya neden olur. Zehiri o kadar şiddetli bir acıya neden oluyor ki, acı veren kurbanların etkilenen uzuvların kesilmesini istediği söylenmektedir. Yanlışlıkla bir taş balığı’na basmanız durumunda büyük bir acı ve yanma hissiyle yüzleşeceğinizi söyleyebiliriz. Zehir, yanma ve acı hissinin beraberinde şok ve titremeyle kendini gösterir. Tedavi uygulanmaması durumunda ölüm kaçınılmazdır.
Brezilya Gezgin Örümcekleri (Phoneutria) veya muz örümceği, en zehirli örümcek olarak 2007 Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer almaktadır ve çoğu insan ölümünden sorumlu olan örümceklerdir. Bu örümceğin, yaşayan herhangi bir örümceğin en güçlü nörotoksik zehirine sahip olduğuna inanılıyor. Bir fareyi öldürmek için sadece 0.006mg yeterlidir. Bu nedenle doğaları gereği çok tehlikelidirler. Genellikle gündüzleri evlerin, giysilerin, botların ve arabaların içinde oldukça kalabalık olan alanlarda saklanırlar. Zehirli ısırığı sadece şiddetli ağrıya neden olmaz örümceğin zehiri de priapizme neden olabilir. Rahatsızlık verici ereksiyonlar, iktidarsızlığa neden olan saatlerce sürer. Bu örümceğin bir ısırığı da yaygın doku nekrozuna neden olabilir.
Kuşkusuz “Dünyanın En Zehirli Yılanı” ödülü Avustralya’nın Taipan‘ına (Oxyuranus) cinsine kadar gidiyor. Taipanın bilinen üç türü bulunmaktadır. Taipanların zehirleri bütün yılanlar içinde en etkili olanlardan biridir. Inland taipanın zehri ise en etkili olanıdır. Bu yılandan sadece bir ısırık 100 insan yetişkin veya 250.000 fare ordusunu öldürecek kadar zehir içerir. Zehiri, ortak bir kobradan en az 200 – 400 kat daha toksiktir. Taipan‘ın son derece nörotoksik zehiri, yetişkin bir insanı 45 dakika kadar kısa bir sürede öldürebilir. Neyse ki bu yılan çok utangaçtır ve belgelenmiş insan ölümleri olmamıştır. Not: Bilinen tüm ısırıklara anti-zehir tedavisi uygulanmıştır. Taipanlar 2 m ile 3.6 m arasında bir uzunluğa ulaşabilirler.
Zehirli ok Kurbağası (Dendrobatidae), Anura (kurbağalar) takımının Orta ve Güney Amerika’da yaşayan bir ailesindendir. 175 kadar keşfedilmiş türü bulunmaktadır. Dünyanın en zehirli hayvanlarıdır. Bir insan onlara dokunduğunda felç olabilir. Kendisini takip eden mavi halkalı ahtapotun zehri siyanürden 10.000 kat daha güçlü olmasına karşın, Zehirli ok kurbağasını yakalayamamıştır. Bu kurbağayı yutan bir insan 1 dakikadan az bir zamanda yaşamını yitirir. (Böyle bir niyetinizin olmadığına eminim.) Batrakotoksin (Batrachotoxin) denilen zehri bilinen en etkili zehirden bile 250 kat güçlüdür. Boyu yalnızca 2,5 cm olmasına rağmen, bir insan ona dokunduğu anda vücuduna 400 farklı alkali zehir yayılmaya başlar. Zehir kana karışırsa 1 dakika içerisinde öldürebilir. Derisindeki zehir 30.000 fare ya da 150 insanı öldürebilecek güçtedir. Bilimciler bu zehri bir sinek ve karınca türünü yemesi nedeniyle derisindeki keselerde ürettiğini keşfetmişlerdir. Bunlara “dart kurbağası”da denir, çünkü yerli Amerikalılar, okların uçlarını zehirlemek için toksik salgılarını kullanıyorladı.
Kirpi balığının (Tetraodontidae) veya Balon Balıkları toksin miktarı, 30 yetişkin insanı öldürmek için yeterlidir. Şaşırtıcı bir şekilde, kaplan köpekbalıkları bu toksine karşı bağışıktırlar ve sonuç olarak bu balığı şişirilmiş halde olsa bile yutmuş olurlar. Kirpi balığı, benzersiz özelliği ile en ilginç ve sıradışı balık türlerinden biridir. Tehdit hissettiğinde, su veya hava yutularak boyutunu ikiye katlayabilir. Kirpi balığı balığının kendisini şişirebilme kabiliyeti ile geniş çapta bilinir. Ancak, bunun hızlı bir şekilde yüzebilme yeteneğini telafi eden bir uyum olduğunu anlamak zorundadır. Kirpi balığı zehiri hızlı ve şiddetli bir ölüm oluşturur. Kirpi zehirlenmesi, dilin ve dudakların gevşemesine, baş dönmesi, kusma, hızlı kalp atışı, solunum zorluğu ve kas felcine neden olur. Diyafram kasları felç edildiğinden mağdurlar boğulma nedeniyle ölmektedir. Kurbanların çoğu 4 ila 24 saat sonra ölmektedir. Bilinen bir panzehir yok. Eğitimsiz insanlar balıkları yakalayıp hazırladığında roka ölümlerinin çoğu bu nedenle oluyor. İstatistikler , tüm Japonya’da 1996 ve 2006 yılları arasında yılda 20 ila 44 kirpi balığı zehirlenmesi vakası olduğunu ve yılda altı kişiye kadar ölümün yol açtığını göstermektedir. Kirpi balığı zehiri neredeyse ölüme neden olabileceğinden, yalnızca lisanslı şeflerin hazırlamasına izin verilir.
Çıyanlar (Chilopoda), çok hızlı hareket eden, uzun vücuda sahip, eklembacaklılar şubesine ait bir Çok bacaklılar sınıfıdır. İri türleri zehirlidir. Birçoğu dişleri küçük olduğundan deriyi delemez. Bu türler genellikle Antarktika dışında her yerde yaşarlar. Arılarda olduğu gibi şahdamar, göz gibi organlar sakınılmalıdır, ısırılan yere buz konulmalıdır. Boyları 1 mm ile 30 cm arasıda değişir. Akrep, örümcek ve küçük böcekleri yiyerek beslenir. Çıyanlar, tesbih böceğinin bir akrabası olup, daha yavaş ve zararsız olan diğer çöpçül kırkayaklarda (Diplopoda) her boğumda iki çift bacak varken, Çıyanlarda da bir çift bacak olması ikisini ayırt eder. Etçil beslenen Çıyanlar utangaç olsa da tehdit esnasında ısırabilmesine karşın Kırkayaklar ise genel kanının aksine sokmaz ve ısırmaz, dokunulduğunda veya tehlike sezince hemen kıvrılıp ölü taklidi yapar. Tropik iklimlerde’deki çıyanlar en fazla 30 cm olabilirler. Böcek olmaktan çok karides türevi eklem bacaklılar’dır.
Son olarak, Pardon filminde efsane bir diyalog bulunuyor. Hapishaneden çıkmak için İbrahim, Aydın ve Muzo bir şekilde hastaneye nakil olacak oradan da kaçacak bir plan yapmaya çalışırlar. Üçünün birden hasta olabilmesi için Aydın‘ın aklına yemeklerden zehirlenme fikri gelir.
Aydın: Bir şeyden zehirlenebiliriz, yemekten mesela? Derhal midemizin yıkanması lazım deriz.
Muzo: Sahiden mi zehirleniyoruz?
Aydın: Yemeğimize az miktar zehir koyarız?
İbrahim: Ne az miktarı oğlum? Onun az miktarlığını kim ayarlayacak? Sen o az miktarı az miktar geçtin mi, geberir gideriz.
Özetleyecek olursak zehri belirleyen şey dozdur. (Latince: sola dosis facit venenum.) Bir şeyin ne derece öldürücü veya zehirleyebileceğini ölçülmesinde bu kavram yaygın olarak kullanılır. Basit bir şekilde su bile belirli bir ölçekte içildiğinde zehirli olabilir. Aslında ilaçla zehiri ayıran şeyde tam olarak budur.
Bir canlının en zehirli kategorisinde değerlendirilmesi kendi sınıfında -belki göreceli olarak- karşılaştırılma yapılabilir. Ancak farklı türler arasında en zehirli hayvan budur şeklinde karşılaştırma biraz abesle iştigaldir. Çünkü her canlının bir zehire karşı dayanabileceği bir limit bulunuyor. Bir tür için belirli bir doz öldürücü iken farklı bir tür için herhangi bir etki göstermeyebilir. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız canlılar özellikle insanlar için tehlike arz eden zehirli canlıları kapsamaktadır.