Bilgi

Dolar Neden Yükseliyor?


Amerikan doları hepimizin bildiği üzere ABD’nin resmî para birimidir. Dünyada –hali hazırda- en yaygın kullanılan bir dövizdir. Amerikan Merkez Bankası‘nın (FED) verdiği bilgilere göre dünyada 27 Haziran 2018 itibariyle dolaşımda yaklaşık 1,67 trilyon Amerikan doları olduğu belirtilmektedir. (Bknz: TıklaBu miktarın yaklaşık üçte ikisi ABD dışındaki ülkelerde aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Bazı ülkeler Amerikan dolarını kendi resmi para birimleri olarak kullanmakta, bir kısım ülkede fiili tedavüldeki (de facto currency) para birimi, Britanya denizaşırı ülkelerinde ise tek para birimi olarak kullanılır. Amerikan doları 1 $, 2 $, 5 $, 10 $, 20 $, 50 $, 100 $ banknotlar şeklinde piyasada bulunmaktadır. Kullanımda olan 2 $ ise nadiren kullanılan bir banknot olduğunu belirtelim.

1785 yılında ABD Kongresi Doları ABD’nin para birimi olarak kabul etmiştir. Federal hükümet ülke genelinde ilk kâğıt parayı 1861 yılında dolaşıma çıkarır. İç Savaşı finanse etmekte zorlanan Kongre ABD Hazinesine faiz getirisi olmayan vadesiz banknot ihraç etme yetkisi verir. Bu banknotlara, renkleri dolayısıyla “yeşil” adı takılır. 1913’te çıkarılan Amerikan Merkez Bankası Kanunu, Amerikan Merkez Bankasını (Federal Reserve Bank) ülkenin merkez bankası ilan eder. Banka, Amerikan Merkez Bankası Banknotları (Federal Reserve Notes) adlı yeni bir parayı dolaşıma sunar.

“Tanrıya Güveniyoruz” (In God We Trust) ibaresi tüm banknotlar üzerinde kullanımı 1955’te kanunla zorunlu kılınmıştır.

Dolar, son yıllarda Euro karşısında değer kaybetmesine rağmen, ülkelerin merkez bankalarında tutulan rezerv miktarlarına bakıldığında hala önemini korumaktadır. Bununla birlikte özellikle Çin ve Rusya merkez bankalarının başını çektiği bir kısım ülke merkez bankaları, rezervlerinde bulunan Dolar’ın bir kısmını Avro ile değiştirmeyi gündeme getirmek istese de mevcut durumda bu pek mümkün gibi görünmemektedir.

Şimdi gel gelelim “Dolar Neden Yükseliyor?” Sorusunun cevabını bulmaya.

Dolar’ın neden yükseldiği konusunda ekonomi profesörü olmaya hiç gerek yok. Basit bir bakkal hesabı ile sistemin tam olarak nasıl işlediğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Aşağıdaki grafikte görüleceği üzeri Türkiye’nin 2005-2016 yılları arasında gerçekleştirdiği ithalat-ihracat verilerini milyar dolar (billion USD) cinsinden görmektesiniz. Grafiği kabataslak incelediğinizde 1 satıyorsak 2 aldığımız görülecektir. 

Kısaca farklı ülkelere satıyoruz ancak bunun yanında fazlasıyla satın alıyoruz. Tabi bu durum bir yerden sonra tıkanmaya başlıyor. Çünkü borçlanmaya başlıyorsunuz. Buda cari açık dediğimiz durumu ortaya çıkarıyor. Cari açık, bir ülkenin ürettiği malların ihraç sonucu getirdiği gelirin, ülkenin yurt dışından ithal ettiği mal ve hizmetlerden az olması durumudur. Cari açık 3 kalemden oluşmaktadır. Bunlar; ülkeler arası ithalat/ihracat; taşımacılık, turizm, sigortacılık gibi hizmetler hesabı kalemleri ve yerli veya yabancıların ülkeleye getirmiş olduğu döviz giriş çıkışlarıdır. (transfer hesapları) Cari açık ile ülkenin gelişmişlik oranı ters orantılıdır. Yani ülke geliştikçe cari açık azalır. Oluşan cari açığı kapatmanızın tek bir yolu bulunuyor üretip satmak veya ihraç ettiğiniz ürünleri kendiniz üretmek. Başka bir yolu yok.

Şimdi olayın mantığına gelelim;

Bir ürünü ithal ettiğinizde (yani dış bir ülkeden ürün satın aldığınızda) bunun karşılığı olarak döviz verirsiniz ki bu çoğunlukla dolar (veya bazen euro) şeklinde gerçekleşir. Ürün sattıkça ülkeden çıkacak olan dolar miktarı artacağından ülkede dolaşımda bulunan dolar miktarı azalmaya ve haliyle değeri artmaya başlar. Basit bir şekilde daha az ulaşılabilir olan şeyin değeri her zaman artar. Ve ithalat arttıkça kullandığınız para birimi dolar karşısında değeri düşmeye başlar.

Bir ürünü ihraç etmeye başladığınızda (yani dış bir ülkeye ürün sattığınızda) ise bunun karşılığı olarak döviz alırsınız ki aynı şekilde bu çoğunlukla dolar (veya bazen euro) şeklinde gerçekleşir. İhracat ile ülkede ki dolar miktarı artmaya başlar ve ülkede daha fazla dolar girişi olacağından dolaşımda bulunan doların değeri azalmaya başlar.

Peki sadece durum böyle mi? Elbette hayır!

Amerika Merkez Bankası FED ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası para birimlerinin değerlerini arttırmak için faiz arttırım yoluna giderler. Örneğin; Amerika Merkez Bankası FED faiz arttırdığında doların değeri artmaya başlar ve insanlar bir yatırım aracı olarak dolara yönelirler. Aynı şekilde Türkiye Merkez Bankası faiz arttırım yoluna gittiğinde TL’nin değeri artar ve insanlar yatırım araca olarak daha fazla kazanmak için TL’ye yönelirler. Ancak her zaman faiz arttırım olumlu yanları bulunmuyor. Ayrıca faiz artışının Dolar’da ki yükselişi engelleyeceği konusunda garanti hiçbir zaman bir garanti yok. Faiz artırımı ile beraber bu kez ithalat-ihracat ve yatırım üzerinde olumlu-olumsuz geri dönüşümleri bulunuyor. Güçlü bir ekonomiye sahipseniz faiz arttırımının olumsuz anlamda ülkeyi çok etkileyeceğini söyleyemeyiz. Ancak güçlü bir ekonomiye sahip değilseniz bu kez karşınıza ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Aslında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının faiz arttırım nedeni dolar karşısında TL’nin değerini korumak. Faiz arttırmak yatırımları düşürmesi en büyük olumsuzluk olarak görülürken, enflasyonu düşürmesi olumlu etkisi olarak olarak görülebilir. Faiz artırıldığı zaman tüketimler azalırken tasarruflarda artış beklenir, kaynağın artmasıyla yatırımlar için kaynak bulmak oldukça kolaylaşır, tüketimlerde düşüş ile birlikte enflasyonda gerileme görülürken olumsuz sıralaması ise faizlerin artmasıyla yatırım maliyeti artmış olur, maliyet arttığı için yatırımları engeller, istihdam düşerken büyümenin de aynı şekilde düşmesi beklenir. Aynı şekilde harcama eğilimi düştüğünden bankalar daha fazla para toplamak için faizleri yükseltir. Bu piyasada risksiz faize para yatırılıp harcama eğiliminden vazgeçilmesini sağlayıp, enflasyonun önü bir nevi kesilmiş olur. Ancak çoğu zaman yeterli bir durum değildir.

Doların artmasında ki diğer bir neden enflasyon. 

Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve hissedilir artışını ifade eden bir durumdur. Diğer bir tanımı nominal millî gelirin, bu gelirle satın alınan mal miktarına (gerçek millî gelire) nazaran artması yani şişmesi demektir. Bir ülkede eğer enflasyon artışı söz konusu ise insanlar alternatif döviz veya kıymetli maden alımlarına yönelirler. Çünkü bugün alacağınız 100 bin TL’lik bir ürün bir sonraki sene 120 bin TL olacaktır. Hem yatırım aracı olarak hemde paranın değerini korumak adına enflasyonun artması istenmeyen bir durumdur. Eğer cebinizde ciddi bir para miktarı varsa bunu değeri artan bir kaynağa yönlendirirsiniz. Bu hemen hemen bir çok ülkede böyledir.

Kısaca;

Doların artması arz-talep meselesi ile yakında ilgilidir. Çok olan şeyin değeri az, az olan şeyin ise değeri çok olur. Piyasada dolar ne kadar çok olursa değeri o derece azalacak ne kadar az olursa değeri o derece artacaktır. Aslında burada dövizin ABD doları olup olmaması pekte önemli değil. Bu sadece bir semboldür. ABD doları olmasa yerine alternatif Euro olur, Sterlin olur. Kısaca güçlü kimse onun para birimi konuşur. Sizin ihracat rakamlarınız ithalatın önüne geçerse o zaman sizinde paranızın değeri artar ve insanlar yatırım aracı olarak paranızı değerli görüp yatırım yaparlar. Paranız değer kazandıkça uluslararası ölçekte saygınlık kazanır ve dış dolaşıma katılmaya başlar.

Yorum yapmak için tıklayın.

"Yorum Yazın"

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yukarı