Doğa olaylarından biri olan deprem, çok eski çağlardan beri dünyanın bir çok ülkesinde farklı inanışlarla ifade ediliyor Bilimsel dayanağı olmayan bu batıl inanışlar bazı ülkelerde hala önemini koruyor. Batıl inanışlara göre depremlere hayvanlar, yaratıklar ve tanrılar yol açıyor.
Hindistan: Dünya, bir kaplumbağanın üzerinde duran dört fil tarafından tutuluyor. Kaplumbağa da bir kobranın üzerinde dengede duruyor. Bu hayvanlardan herhangi biri hareket edince dünya sallanır.
Assam (Bangladeş ve Çin’in arasında): Yer yüzeyinde insan olup olmadığını anlamak için zaman zaman yer sallanıyor. Çocuklar sarsıntıyı hissettiklerinde, “Yaşıyorum, yaşıyorum”diye bağırdıkları zaman dünyanın içindeki insanlar yer yüzeyinde insan olduğunu anlarlar ve sarsıntıyı keserler.
Sibirya: Dünya, bir kızak üzerindedir ve bu kızağı kullanan kişi Tanrı Tuli’dir. Birkaç pireli köpek de bu kızağı çeker. Köpekler kaşınmayı durdurduklarında dünya sallanır.
Meksika: El Diablo isimli bir canavar, dünya üzerinde dev yarıklar açıyor. Bu yarıklar da şimdiki faylardır.O ve şeytansal arkadaşları, yeryüzünü karıştırmak istedikleri zaman bu dev yarıkları kullanıyor ve deprem oluyor. Mozambik: Ateşlenen ve üşüyen dünya Dünya, yaşayan bir yaratıktır ve problemleri insanlarınki ile aynıdır. Bazen yaratık ateşlenir ve üşür, biz de titrediğini hissederiz.
Belçika: Dünya üzerinde yaşayan insanlar, aşırı günahkar oldukları zaman Tanrı, insanlara gezegenimizi çevreleyen havayı savurmak üzere kızgın bir melek gönderir. Meydana gelen fırtınalar, dünyada bir dizi şok şeklinde hissedilen bir müzik tonu ortaya çıkarır.
Mitoloji ve Deprem
İskandinav mitolojisinde, depremlerin sebebi olarak Tanrı Loki gösterilir. Yunan Mitolojisinde, Poseidon depremlerin sebebi ve tanrısı olarak görülüyordu. Ne zaman kötü hissetse 3 dişli çatalını yere saplar, deprem ve benzeri felaketlere yol açardı. Bunların dışında o depremi insanları korkutmak ve onlardan öç almak için de kullanmıştır. Japon Mitolojisinde, Namazu adı verilen dev kedi balığının depremlere sebep olduğuna inanılmıştır. Namazu yeryüzü çamurunun altında yaşar ve Tanrı Kashima tarafından oraya hapsedilmiştir. Kashima onu serbest bıraktığında Namazu çırpınmaya başlar ve büyük depremlere yol açar. Eski Türk mitolojisine göre, Türkler yeryüzünü bir dikdörtgen biçiminde tasavvur etmişlerdi. Yeryüzü dört yöne bölünmüştü. Altaylı Türkler, ‘dünyanın önce daire, sonra kare seklinde’ olduğuna inanırlar. Altayların kuzeyindeki Teleüt Türklerine göre, Dünya, dört gök öküzün üzerinde duruyordu: “Dört gök öküz, tabağa benzeyen dünyayı, altına girerek değil; kenarlarına koşulmus olarak tutuyorlardı. Öküzlerin kıpırdamalarından, deprem oluyordu.
Nusret Aleperen
6 Şubat 2019 at 17:37
Alper Bey,
Depremle ilgili yazınızı MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ adlı kitabıma kaynak göstererek almak istiyorum.
İzin verip vermeyeceğiniz hususunda mail adresime bilgilendirmenizi rica ederim. Saygılarımla.
Dr. Nusret Alperen
nusretalperen1944@gmail.com
Cüneyt Çağala
6 Şubat 2019 at 22:21
Merhaba. İlgili içerikte en altta bulunan linkleri kaynak olarak kullandık. Bu içerikte bir kaç farklı yerden derleme söz konusudur. Yazının kaynağı anonim gibi durduğundan biz googlede ilk çıkan kaynakları esas aldık. Ayrıca buradaki linkten benzer içeriğe ulaşabilirsiniz. İlginiz için teşekkür ederiz.