Mineral; doğal meydana gelen, homojen, belirli kimyasal bileşime sahip olan inorganik kristalleşmiş katı bir maddedir. Günlük yaşamda pudra olarak kullandığımız talk, çanak çömlek yapımında kullanılan porselen çamuru, kurşun kalem içi olarak kullanılan grafit, amyant, kayatuzu gibi maddeler mineraldir. Metal cevher olarak bilinen kurşun, demir, kalay, bakırın yanı sıra saf elementler şeklinde oluşan elmas, altın ve gümüş de mineraldir. Sıvı halde olan tek mineral cıvadır. Parlak gümüş renginde ağır bir mineral olan cıva, oda sıcaklığında sıvıya dönüşür.
Buna göre minerallerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.
- Doğal olarak meydana gelirler.
- Herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır.
- İnorganiktir.
- Katı halde olup nadiren sıvıdır.
- Belirli bir kimyasal formülü vardır.
Mineralleri inceleyen bir bilim dalına Mineraloji denir. Mineralojinin konusu doğal şekilde oluşan maddeleri ihtiva ettiği için bu bakımdan sınırlandırılmıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle laboratuvarlarda sentetik olarak elde edilen kimyasal bileşikler mineral sayılmazlar. Bu yapay bileşikler halindeki katı maddelere doğada tabii halde rastlanmaz. Dolayısıyla da doğal şartlarda oluşturulamazlar. Bu tür katı maddelere “yapay mineraller” adı verilebilir. Bu tür yapay mineraller de, tabii minerallerde olduğu gibi benzer kristal iç yapılarına sahiptir.
Mineraller belirli bir kimyasal bileşime sahiptirler. O halde her mineral bir kimyasal formül ile ifade edilir. Minerallerin kimyasal formülleri genellikle sabittir. Ancak belirli sınırlar içinde belirli kaidelerle değişebilir. Çok ender olarak saf elementler (altın, gümüş, bakır vs.) şeklinde oluşan mineraller, yerkabuğunda meydana gelen doğal fizikokimyasal olayların ürünleridir.
Minerallerin bir diğer özelliği de yukarıda bahsettiğimiz üzere inorganik oluşudur. Yerkabuğunda bulunan petrol, kömür, fosil ve reçine gibi maddeler mineralojinin kapsamına girmez. Ancak nadir de olsa kehribar gibi organik mineraller de vardır.
Minerallerin katı olmaları düzenli bir atomsal iç yapıya sahip olduklarını gösterir. Mineral kristallerinin dış yapıları incelendiğinde düzgün geometrik dış şekilli oldukları görülür. Yine aynı şekilde iç yapılarının da düzgün olduğu görülür. Minerallerin “cıva” gibi sıvı olan tipleri de vardır.
Mineraller homojen bir yapıya sahiptirler. Alınan bir mineral örneğinin her tarafı aynı mineralden ibaret olmalıdır. Ancak her mineralde az veya çok yabancı mineral varlığı bulunmaktadır. Yabancı madde oranının çokluğu, mineralin özelliklerini değiştirir. Esasta; gözle görülebilen boyutta homojen olması basit tanımlama için yeterlidir.
Mineraller bilimsel olarak adlandırılırken sonlarına ”-it” takısı getirilir. Bu adların uzunluğuna göre kelimenin devam eden kısmında kristalin hangi renk olduğu, hangi şekilde olduğu ve ne yoğunlukta olduğuna göre adlandırmalar devam edebilir.
Mineraller incelenirken mineralolojistler genel olarak bileşiklerini kimyasal işlemlerle, bulundukları katı hali ise röntgen ışığıyla incelerler. Edinilen bilgiye ve meslekteki tecrübelerine göre de minerali incelerken ilk bakışta hangi çeşidi olduğunu anlayabilirler.
Minerallerin bugüne kadar tespit edilen sayısı 2000 civarındadır. 2000 farklı çeşidi ayırt etmek için yapılarındaki kriztalize halin hangi şekilde olduğuna ve bu kriztalize halin kırıldığı yönlerin belirlenmesine dikkat edilmiştir.
Mineraller bize enerji vermezler ya da kalori değerleri yoktur, ancak vücudun diğer fonksiyonları ile yardımcıdırlar. İnsan vücut ağırlığının % 4-6 kadarını mineraller oluşturur. İnsan vücudundaki mineral çeşidinin 30’un üzerinde olduğu ve deniz suyundaki tuzlarla vücuttakiler arasında benzerlik bulunduğu görülmüştür. Minerallerin her birinin vücut çalışmasında ayrı ve birbiriyle ilişkili görevleri vardır. Kemik ve dişlerin normal büyümesi, asit baz dengesinin korunması, vücut sıvılarının dengelenmesi, sinir sistemi, kasların ve organların düzenli çalışması, enzimlerin etkinliği ve bazı maddelerin sentezi gibi değişik yaşamsal olaylarda mineraller önemli rol oynar.
Minerallerin çoğu oluştukları yerden uzaklarda bulunurlar. Bunun nedeni kayalardaki aşınmadır. Kayalardaki aşınma nedeniyle rüzgâr, buradaki mineralleri uzağa sürükler. Böylece içinde çakılkayaç, şist ve kumtaşı bulunan tortul kaya yatakları oluşur. Minerallerle beraber değerli metaller de bu tür kayaların oluşumuna katkı yaparlar. Örneğin demir, bakır, kalay gibi metaller minerallerin içinde kazılıp çıkarılacak kadar büyük miktarlarda bulundukları zaman cevher adını alırlar.
Mineraller vücutta gereksinim duyulan miktarlara göre iki grupta toplanır.
- Makro Mineraller : Kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum, magnezyum, sülfür ve klordur.
- Mikro Mineraller (İz Elementleri): Demir, çinko, iyot, bakır, molibden, selenyum, kobalt, flordur.
Kaynak: MEGEP Milli Eğitim Yayınları ve Wikipedia